26 Aralık 2012 Çarşamba

Bi Tur Versene

Aydan Celik bisiklet merakini usta cizileri ve mizahi yazilariyla bu kitapta toplamis. Cikar cikmaz bi kosu gidip aldim ve keyifle yaladim yuttum. Bisikletle ilgili yasadigi, duydugu olaylari uyarlama ve kendi yarattigi cizilerle birlestirip, bisiklet temali konuya girip daldan dala atlayarak, mizahi diliyle okuyucuyu cocukca bir sevincle surukleyip, kitabin sonuna goturuyor. 

On Kapak
Arka Kapak
Yazar Hakkinda
Olagan Supheliler Uyarlamasi
Bisikletli Don Kisot Sehrin Hengamesine Karsi
152 sayfa, 1. hamura basili, 19x24cm boyutlu kitabin etiket fiyati 33 lira olarak, Optimist Yayinlari tarafindan cikarildi.

Aydan Celik, kitabi bisikletini caldigi babasina ve dengede kalmasini saglayan annesine ithaf etmis.

Eurosport Turkiye Yayin Koordinatoru Bagis Erten'in onsuzu sonrasi kitap, Aydan Celik'in Bisiklet Manifestosu ile baslar.

eşitliktir: bazen o sizi taşır, bazen siz onu.
özgürlüktür: ferman padişahın, dağlar bizimdir.
kardeşliktir: bir ağaç gibi tek ve hür öte yandan.
tevazudur: estağfurullah beri yandan.
çocukluktur: hayatla izdivacın balayı günlerinden.
aylaklıktır: akreple yelkovana nispet.
sükunettir: ne der filozof: gürültü, zekayla ters orantılıdır.
• idraktir: hepimiz gogol’un palto’sundan çıktık.
rüyadır: üç yaşında başlar, hayat boyu sürer.
hayal gücüdür: durduğunda devrilir.
dengedir: statükoyla alakasız.
şeytan arabasıdır: itaat mi, o da kim?
aşktır: her bahar sırtınızı ürpertir.
libidodur: düz duvarlar sizindir.
bahardır: papatyalarla aynı nebatattan.
yazdır: yaz yaz bitmez bir metnin iki noktası.
kıştır: her mevsim vivaldi.
kendisidir: doğan görünümlü şahin değil.
devrimdir: gerçekçi olur imkansızı ister.
ütopyadır: ayaklar hep havada.
kırmızıdır: hayali cihan değer, hele bir ihtimal iken.
muhaliftir: iktidara müdanasız.
mesttir: ömer hayyam’ın üzüm suyundan.
bir lokma bir hırkadır: derviş soyundan.
şehrazat’tır bağdat’ta: binbir geceden süzülür.
kerameti kendinden menkuldür: bir bilen bilir, bir de binen.
bi tür versenedir: boş arsaların rant’a yenik düşmediği zamanlardan.
aşüftedir: yoldan çıkartır.
mor külhanidir: kendi kendine çalan bir davul zurna.
rosinantedir: don kişot’un altında olsaydı değirmenler bizimdi.
rüzgargülüdür: kır evinin verandasında.
yelken, balık dümen, su: hepsi birdendir.
• isyandır: bush’u iki kere dehledi üzerinden.
şarabi eşkiyadır: şan verir ortalığa her bahar.
köroğludur: otomobil icat olur mertlik bozulur.
tek kişilik karnavaldır: dünyanın sokaklarından.
müslüman mahallesinde salyangozdur: eyvallahı yoktur aleme.
kel-alakadır: bütün bağlamlardan muaf

Ilerleyen sayfalarda, dunyaca unlu bisiklet turlarini (Fransa, Italya, Ispanya, Avustralya, hadi Turkiye'yi de dahil edelim) izlerken derledigi anilarini yazar. Yakin bisiklet tarihinde isim yapmis ya da kendi takdirini kazanmis bisikletcilerden, az da olsa ulkemizde duzenlenen dag ve yol yarislarindan Turk sporculardan bahseder. Amator bir bisikletci olarak kendi ve arkadaslarinin bisiklet uzerinde yasadigi sehir efsanelerini cizgileriyle susleyerek mizahi dille okuyucuya aktarir.

Onsozde Bagis Erten'in soyledigi gibi, kitabi okurken, bisikletle cikip pedal basmak istiyor insan, hayalinde bisiklet turlari duzenliyor, yokus asagi 80km/h hizla gidip, yokuslarda aciyan bacak kaslarini hissediyor. Varsa iki teker tutkusu siddetle okunmasi tavsiye olunur.

12 Kasım 2012 Pazartesi

34. Avrasya Maratonu

Bu sene sponsorumuz Vodafone. Dunya capinda yaklasik 280 milyon abonesiyle, China Mobile'dan sonra 2. en buyuk GSM operatoru. Telekom sektoru calisani olarak Telsim gunlerinden biliyorum. Son 3-4 yilimi Vodafone kapsama agini gelistirmek icin Motorola ve Nokia-Siemens'de calisarak gecirdim. Butun bunlarin bana bu kosuda bir hayri var mi? Yok, ama yine de Vodafone'la dogrudan da boyle bir baglantim var. Bu capta bir sirketin sponsor oldugu organizasyonda da fark yaratmasini beklemek yanis olmaz. Ancak bir hafta oncesinden spor kanallarinda donen reklamlar disinda, ne organizasyonda, ne web sayfasinda, ne fuarda, ne de maratonda gecen yila gore bir degisiklik goremedim. Umuyorum ki seneye Vodafone'a yakisir farkliligi yaratacaklardir.

Gelelim bu maratonu digerlerinden cok daha farkli kilan ozelligine. Avrasya'da gecen 4 sene 15K kosmusken, Berlin Maratonundan 6 hafta sonraya denk geliyor olmasi sebebiyle, parkuru kosmak, yasamak amaciyla aylar oncesinden tam maratona kaydoldum. Bu arada Adim Adim'dan gelen Martin icin maraton kosar misin mailine, hic dusunmeden evet dedim. Martin kas hastaligi sebebiyle tekerlekli sandalyeye mahkum yasayan, annesi de bir maraton kosucusu olan bir Fransiz delikanlisi. Internette gorunce Adim Adim'in maratonlarda tekerlekli sandalye ittigini, o da gelmek istiyor.



Haber buraya ulasinca, Adim Adim Martin'i Avrasya Maratonunda itecek buyuk bir ekibi haftalar oncesinden kuruyor. Gunler ve antrenamanlar su gibi akip geciyor ve maraton fuarinda Cuma gunu tanisiliyor. Pazar gunu serin ama gunesli 11 Kasim sabahi, koprunun Asya ayaginda bulusuluyor.

Martin'in tekerlekli sandalye tam bu is icin tasarlanmis, onde kucuk ama genis, arkalarda ikili buyuk havali tekerlek. Hani dokunsan giden cinsten, freni zaten yok. En onemli konu bu, cunku herhangi bir noktada sandalyenin ariza vermesi butun emekleri, hayalleri bosa cikarabilir. Bir de havanin bir azizlik yapmamasi, biz yagmur camur ruzgar kosariz ama Martincik oturdugu yerde butun bunlara nasil dayanabilir. 

Itir Erhart
Yegane Guley 
Gozde Uysal 
Emin Bayraktar  
Suna Altan 
Patricia Unan 
Altan Deresoy 
Beril Basligil
Aylin Savaci Armador
Mehmet Adem Sengul
Can Ozguven
Magali Adam (Martin'in annesi)
Bendeniz

ve Martin, maraton hayaliyle hepimizi bir araya getiren, kurdugu hayalle onun arkasinda bizi kosu takimi yapan, duygulariyla kendi dunyasinda yasamak zorunda olan Fransiz delikanli.

Maraton ve 15K'ya start verilmeden, bizden 500m geride 8K kosucularina start verilince, Acibadem'den bize dogru baraj kapilari acilmiscasina bosalan bir kalabalik geliyor ve onune gelenleri supuruyor omuz darbeleriyle. Aralardan gecmeye calisanlar, rahat ve yavas baslamaya calisan diger maraton kosuculariyla karisinca bir hengame aldi gidiyor. Arkadan rahat baslayalim plani ilk saniye de suya dusuyor ve kalabaligin tam ortasinda kaliyoruz. Boylece start'i gecip kopruye cikiyoruz. Onumuzde hep bizim tempomuzdan yavas giden kosuculari yarmak icin, ekipten birkac kisin onden kosuyor. Istemeden rahatsiz ediyoruz onlari saga ya da sola kaymalarini rica ederek.

Boylelikle geciyoruz kopruyu, kalabalik icinde ilerlemek gercekten zor oluyor. Barbaros bulvarindan asagi saliyoruz arabayi. Kavsakta gecen senelere gore daha az insan var. Alkislamaya gerek gormemek biraz da baskalarinin yaptigini yucelteme duygumuzun eksik olmasindan sanki. Ismarlama iltifatlar aliyoruz. Kavsagi dondukten sonra kisa bir mola verip, parkurun en sevdigim bolumune geliyoruz. Evet kopru gecisi guzel, Galata, Eminonu, Sahil Yolu, Gulhane, Sultanahmet hepsi guzel ama Dolmabahce'de cinar agaclari golgesinde saga sola virajlarda genis yoldan kosmak ayri bir keyif benim icin.


6:55 pace'le buraya kadar geldik, ortalama 7:00 ile kosup 5 saatte maratonu hep birlikte bitirmek hedef. Dolmabahce sonrasi Inonu stadi geciliyor, tophane'de yol daralip yine kalabaliga boguluyoruz. 8K finish'ine kadar bu curcuna devam ediyor, ancak sonrasinda galata koprusune dogru rahatliyoruz.


Unkapani'na dogru donunce karsi seritte 15K'dan donenleri selamliyoruz. Yanlarina gidip elleri cakiyorum havada, kimine laf atiyorum, kimine gaz veriyorum. Stressiz bir maratonun boylede bir keyfi varmis. Unkapani sonrasi 15K donusude gecildikten sonra iyiden iyiye onumuz aciliyor. Bu kez karsi seritten gelen maraton kosanlari alkisliyoruz, onlarda bizi. Korler sagirlari agirlar seklinde birbirimizi destekliyoruz. Tek tuk gonulsuz zorla alkislayanlarda yok degil yollarda. Yegane guzel soyluyor, "elleriniz usumesin, alkislayin" 

Ilk U donusu, Eyup'den 14. kilometrede 1:36 ile planlanan sekilde geciyoruz. Ikinci yarinin daha yavas olabilecegi varsayimiyla tempoyu dusurmeden gitmemiz lazim ama sanki kopmalarda basliyor. Buraya kadar herkes sandalyeye sirayla el atip, istasyonlarda durup Martin'e de su ve yiyecek vererek gelebildik.

18. kilometre'de Unkapani'nda, 15K parkurundan ayrilip Aksaray'a dogru donuyoruz. Sarachane su kemerleri tum guzelligiyle, bize ait 4 seritli tatli bir yokusun sonunda tum ufkumuzu kapliyor. Sandalyeyi ben alip vucudumu one egerek itiyorum. Su istasyonunda duranlar yavas diyor, geride kalanlari bekleyelim. Yurumeye gecip bu manzaranin keyfini daha cok cikariyorum. Biz bunlari yasarken Martincik neler hissediyor acaba? Bu yabanci ulkede gozunun onunden gecenlere ne anlamlar yukluyor? Hizli ya da yavas diyebilmek icin kolunu dahi oynatamayan bu sanssiz cocuk, hic anlamadigi bir dilde cevreden gelen tepkilere ya da bos bakislarla, umarsizca onu izleyenler icin ne dusunuyor? 

Grup tekrar birlesip su kemerlerini gectikten sonra hasim Iscan gecidine giriyoruz. Bisiklet dukkanlari acik ama yol kapali musteri de yok. Aksaray'da alt gecide girince, kopru ustunde toplana kalabalikdan yogun alkis aliyoruz. her gectigimiz kopru altinda bagirip yankilanan seslerle kendimizi motive ediyoruz. Yenikapi'ya ulasinca karar verme ani, ya geride kalanlar beklenip vakit kaybedilecek ya da devam edilip 5 saatte finish gorulecek. Bu durumun ongorulup konusulmamis olmasini hakli olarak Suna dile getiriyor. Emin'i geride kalanlarla birakip devam etmeyi mantikli buluyoruz cunku daha yari yola dahi gelmedik ve buralarda beklersek ikinci yarida neler olabilecegini bilemiyoruz. 

Sahil yoluna cikinca maratondan donenleri tekrar gormeye basliyoruz. Once Aykut geliyor, Mert, Bahadir ve digerleri. Biz ortalama 7:00 pace'le ha yuruyerek, bazan durarak Bakirkoy'e dogru gidiyoruz. 21.1K yolun yarisi diyorum, tami tamina 2:30 da geciyoruz. Mukemmel bir ilk yari zamani.

Solda Marmara'da ruzgara dogru burnunu cevirmis onlarca gemi, ruzgarin bizi ittigini donene kadar pek farkedemiyoruz. Bakirkoy'e gelirken sagdaki apartmanin 5 katindakiler bizi alkislamak icin disari sarkiyorlar, U donus sonrasi hala ordalar. Birkac genc grup mactaymiscasina tezahurat yapiyorlar ama giderkende donerkende ordalar. Baskada kayda deger birsey yok. 28K'dan U donusu yapip sahil yolunu geri donunce ruzgar selam veriyor. Hadi bakalim Sarayburnu'na kadar boyle. Arabanin onune gecip Martin'e ruzgar gelmesin diye dusunuyoruz ama ne mumkun.

Birazdan ekipten kopanlari goruyoruz karsi seritte. Gelin diyoruz kestirmeden, donuste zaman olcumu yok nasilsa. Hepsi hayir diyor, bu maraton tam maraton olarak bitecek, birakmak, yilmak yok. Sahil yolunda inatci Aylin itiyor arabayi cogunlukla. Yokus bitince vericem, yaya gecidinde vericem, isiklarda vericem diye diye, bize hic vermeden itip duruyor. Ilk maratonunu kosan Beril hic kopmadan devam ediyor. Antrenman eksigine ragmen Suna ve Yegane de tempoyu dusurmeden kosuyor da kosuyor. Magali ise meger saglam ultra maratoncuymus. Martincik sessiz sedasiz gidiyor, ara sira annesinin teklifiyle su iciyor, pek birsey yemiyor. Ruzgara, gunese, en kotusu onunde soytarilik yaparcasina bizden hizli kosan kucuk cocuklara direniyor. Uyarilarimiza ragmen veletler bizi birakmadan zigzag cizerek kucuk adimlariyla kosturuyorlar. Birde Brezilya'li 3 kadin kosucu var. Yuru kos yaptikca hep yakaliyoruz onlari. Vamos Brasil diyorum her seferinde. Turuncu tek tip tshirtleriyle Rotterdam Running Ambassadors var bir de. Turk kosucularla muhabbet edip destek oluyoruz birbirimize.

Beril'in tek tek saydigi 20'lerde bitiyor, 30'lar baslaniyor sayilmaya, ama kalan ekip sabit pace'le su gibi akip gidiyor sahil yolunda cepheden esen ruzgara, tutulan kaslara ragmen. Ara sira durdukca yeniden ayni tempoyu yakalamak guc olmaya basliyor, durmadan yuruyelim diyor Suna tecrubesiyle. 32, 35 geciliyorken, finish noktasi uzerinde Sultanahmet minareleri gornuyor ama daha alinacak epey yol var o tepeye varmak icin. Zeytinburnu, Topkapi kavsagi, balikclilar, Yenikapi kavsagi'da geciliyor. Derken 38K'da karsidan Sener gelip el veriyor ekibe. 

Ahirkapi hafiften donulmeye baslanip, 4,5 saat once ustunde oldugumuz kopru gorununce, farkediyoruz asil ruzgarin ne oldugunu. Geriye dogru itse de bizi, yilmadan, ilave gucle Gulhane girisine girince kurtuluyoruz ruzgarin hismindan. Artik son kilometre, Dolmabahce'den sonraki en favori yerim. Gulhane parkindaki ceviz agaci. Haluk geliyor, Aysen geliyor karsidan, hepsi arkamiza takilip, finishe dogru alksilariyla destekliyor bizi. 


Gulhane Parki bitip de Sultanahmet'e dogru dik yokusu cikmaya baslayinca, sagdan soldan alkis tufani ve Martin nidalari yukseliyor. Son 500, 400, 300 sayarken duygu yogunlugu tavan yapiyor hepimizde, en azindan kendimde olani soyluyorum. Coskuyla giriyoruz finish'e. 5 saatte bitirebilmis olmaktan ote, takim halinde sag salim variyoruz, sarilip kutluyoruz birbirimizi. 

Uzun sure bizimle ayni tempoda kosan bir Hollandali, finish'de bizi kutluyor. "Bende bir babayim, bu cocugu gordukce, buram sizliyor (kalbini gostererek)" diyor. Gozleri dolarak "cok iyi bir is yaptiniz, sizi tanidigima cok mutluyum" diyor ve bana sariliyor. Sonra yasli gozlerle uzaklasiyor. Bu karsilikli duygu bagi bile degiyor 5 saatlik yorgunluga.    

                       






1 Kasım 2012 Perşembe

NIKE Relentless 2


Antrenman ayakkabisi ararken sezon sonu indirimden aldigim bu model, basit yapisi ve detaylariyla low profile olarak siniflandirilan erkek ve kadin kosucular icin tasarlanmis bir ayakkabidir. 

Ust ve tabanda kullanilan hafif malzemeler sayesinde dayaniklilikdan odun vermeden agirligi 300gr'a (size 10 icin) indirilebilmis 

Ayakkabinin ust ve yan kisimlarinda dantel (file) kisminin genis tutulmasi ile daha fazla hava alinabilirlilik saglanmis.

Kosu ayakkabisinda en onemli kisim ne diye sorsaniz, bircok kisi tabani oldugunu soyleyebilir. Atilan her adimda, ayak ve bacak eklemlerine zeminden gelen tepki, ayakkabi tabanina konulan malzeme ile en fazla sogurulabilir/azaltilabilir. Relentles 2 tabaninda, resimde de gorulen 2 tabak mevcut.

Bu modelde mavi kisim, Nike tarafindan gelistirilen Phylite denen malzemeden yapilmis. Phylite, %60 Phylon %40 lastik karisimi olup, Nike arastirmalarina gore lastikden daha hafif ve dayaniklidir. Phylite Nike'in en ust modellerinde de midsole ve outsole'da kullanilarak taban kismi daha hafif, saglam ve cushioning artirilabilmis.
Phylon orta taban altinda, zemine temas eden kisim BRS1000 denilen yuksek dayanikli bir malzemedir. BRS (Blue Ribbon Sports) yine Nike tarafindan gelistirilen bir malzeme

Cok detayi olmayan basit ve sade bir yapisi var, bagciklar kosapcak gibi dursada bir kere baglaninca cozulmeden kosu bitene kadar ayagi ayni gerginlikte tutuyor.
Sag ve solda yandaki sentetik seritler bagciklardan gelen gucu yayarak ayakkabinin ayagi sarmasini ve giyildiginde rahatlik sagliyor.
700-800km'de yeni bir ayakkabi alip kullanmanin faydasina inananlar, marka ve model aldatmacalarina inanmayanlar icin uygun fiyatli ve kullanisli bir antrenman ayakkabisi arayanlar neden denemesin?




29 Ekim 2012 Pazartesi

29 Ekim Kutlamalari

Bu sene 29 Ekim kutlamalari stadyum ya da hipodromlara kapatilmak istense de, Istanbul'da ilce belediyelerin destegiyle, halk Cumhuriyet'in 89. kurulus yildonumunu gonlunce bagli buludugu gruplarla, ailesiyle ya da bireysel olarak kutladi. Trafige kapatilan Bagdat caddesinde Resmi gecit toreni sonrasinda, bisikletliler, motorsikletliler, offroad'cular, yuruyus yapanlar gruplariyla.

Yaklasik 300 bisikletli resmi gecit sonrasi, caddebostan'da bulusup, once Bostanci sonra Bagdat Caddesi uzerinden Kadikoy'e giderek Ataturk aniti onunde saygi durusunda bulundu. Guzergah boyunca halki destegi bisiklete ve genclere verilen destegin gostergesiydi. 

Caddebostan'da Bir Bisiklet Sevdalisi
Caddebostan Bulusma
Suadiye Mola
Suadiye Mola
Kadikoy Ataturk Aniti 




1 Ekim 2012 Pazartesi

39. Berlin Maratonu

Dort bir yani, yaklasik 120 farkli ulkeden yerinde duramayan onbinlerce kosucu rengarenk tshirt, sort ve ayakkabilariyla start noktasi arkasinda doldurmus. Ben ortalarda, onumde arkamda binler, 1 sene sonra yine Berlin Maratonu baslangic kalabaliginda sabirsizlikla bekliyorum. Tanidik yuz ariyorum kalabalik icinde dolasirken. Tam olarak anlayamadigim, ama aralardan kelimeleri cekip alabildigim muhabbetler donuyor. Herkeste ayni heyecan. Keskin bir bengay kokusu, hoperlordan spikerin almanca aciklamalarini dinliyoruz. Uzun agaclardan gorunen kismiyla gokyuzu masmavi,  birkac helikopterler gezinip duruyor uzerimizde. Hava soguk degil ama birazdan kosmaya baslamazsak titremeye baslayabiliriz sanki.

Saat 09:00 gibi mavi balonlarin gokyuzune birakilmasiyla adimlar hafif hafif one atiliyor, tekrar durulup birkac adim daha yaklasiliyor start noktasina. Dur kalk seklinde acemi sofor gibi biraz daha yaklasiyoruz start balonuna. Ondeki elit atletler ilk kilometreyi gecmis bile olabilir. Adimlar daha siklasip start tag'inin altindan gecince herkes kolundaki saatin start dugmesine basiyor. Zaman olcen sistemin bip sesleri hoperlordan gelen muzik sesini dahi bastiriyor.

8 seritlik yolda yaydan cikan oklar start noktasindan uzaklasmaya basliyor. Blok blok start alanlar, sirayla ayni sekilde one dogru daha uzun ve hizli adimlarla atiliyor. Aylar suren antrenmanlarda biriktirilen enerji, tecrube, basarma istegi birkac saat surecek kosu icin bosaltilmaya baslaniyor.

500m sonra maratonun en guzel noktalarindan biri olan, Grosser Stern (Buyuk Yildiz) anitini, sagdan ve soldan bir cemberin yarisini cizercesine gecip tekrar birleserek geciyoruz. Berlin maratonu reklamlarinda, bu bolumun helikopterden cekimini izlemek bile, bu organizasuyonda yer almayi istemek icin yeterince cezbedici. Gecen 4 maraton, 4 aylik antrenman doneminde gecen, onlarca antrenman ve sayisiz kosulardan edinigim tecrube dogrultusunda, yavas baslayip, sonrasinda hizlanmak planim. Gecen sene ayni parkurda yapamadigim, 3:40:00 altinda kosmak. Nabzi 160 uzerine cikarmadan, once kalbi sonra kaslari uzmeden beni hedefe ulastiracak diye hesapliyorum.  Bu sene hesap carsiya uysun artik. Bir daha yaz sicaklarinda sahil yolunu kartal, pendik git gelleriyle arsinlamak icin ne motivasyon kalir ne de enerji.

1, 2, 3 derken ilk 5K'yi 26:30 gibi yeterince yavas bir surede geciyorum, nabiz 155 civarlarinda seyrediyor. Simdilik isler yolunda. Bir eczane onundeki termometre 14C diyor. Daha ne olsun, hava acik ama sicaklik dusuk oldugundan, kosmak icin ortam sahane denebilir. Su istasyonlari ayni hengame, daha ilk istasyonda bile yuruyerek gecenler var. 50-100m uzunlukdaki su istasyonlarinin en sonundan capraz girip cikarak su almak en mantikli taktik gibi.

Mavi cizgiyi takip et
5, 6, 7 derken ikinci 5K'yi 26:00 dakikada, ilk 10K'yi 52:25'de, HR ortalama 158'le ideal durumda geciyorum. Oh ne ala, boyle kosmak guzel ve kola ama hedef 3 saat 40 dakika altina inmek ise artik biraz hizlanmak gerekiyor. Maratonun bu mesafelerinde ikinci yarida ne olabilecegini kestirmek zor ama ilk yarida kazanilacak birkac dakika, ikinci yarida hovardaca harcanabilir. 5:20 ortalama pace ile gecilen 10K sonrasi tempoyu artirip, 5:00 civarina cekiyorum. Ilk kilometreler ipin ucu biraz kacip 4:40'lar gorulse bile,  cevreden gelen gazlamalar ya da kalabalik gruplardan uzaklasmak adina yapilan bu hizlar uzun sure devam ettirilmezlerse cok da sorun degil.

12-13K'da Alexander Platz'da arenaya girercesine gecilen kalabalik icinden Nesli, Yasemin ve Emine Gungor diye bagirdiginda tam geciyorum onlari sag tarafdan. Artik arkamdalarken selamlayabiliyorum. Bu sene bizimde destekcilerimiz var ne de olsa.

Nesli'nin objektifinden, Alexander Platz'da koseyi donerken
10'dan itibaren oturtulan 5:00 pace ile kilometreler su gibi akiyor. Her 35-40 dakikada bir jel, hemen her su istasyonundan birkac yudum su almaya calisiyorum. Bir kac defa bir muz parcasini elime alip uzunca bir sure kucuk isiriklarla eglencelik diye tuketiyorum. Bu arada HR 160 ustune hafif hafif cikiyor tedirgin edercesine. Tecrubeye gore HR 165 civari 10-15K kostugumda laktik asit uretimi baslayip, sonrasinda istemeden yavaslayip tum planlarin suya dusmesini yasadigimi her an asnimsiyorum.

Herseye ragmen risk almaktan, limitleri zorlamaktan baska secenek yok. 3uncu ve 4uncu 5K'yi da 25:00 civarinda gecerek hedeflenen maraton temposuna cikmis oluyorum.

Hedefe ulasmak icin bu tempoyu birakmamam lazim. 21.1K, maratonun ilk yarisi 01:48:24 ile geciliyor. Buraya kadar hersey guzel , kalan ikinci yarida kader belli olacak her maratonda oldugu gibi. 23K'da iken 3:30 pacer'larindan biri sol yanimdan, tepesinde sari balonuyla merhaba diyor. Demiyorda ben oyle hissediyorum. Gecen sene beni yari yolda birakan bunlardi iste, diye geciyor icimden. Bu sefer yagma yok, yapistim yakana diyerek hemen omuz hizasinda takiliyorum gruba. Yolun en solundan ondekileri yararcasina ilerliyor grup, ne hosuma gidiyor bir bilseniz. Tempo biraz daha artip, 4:55-5:00 olarak geciyor. Pacer onde askerler onde surekli geciyor onune cikan kosuculari. Grubun  kenarinda kalinca yavas gidenlere takilmadan gecmeye calismak biraz yorsa da hayli keyifli oluyor. Devam ediyorum bu grupla, su istasyonlarina capraz girip cikma gerekliliginden biraz uzaklassam da tekrar yakalamak zor olmuyor.

Bu arada nabiz 165'leride gecip 170'leri saymaya basliyor ama kaslara gelen bir uyari henuz yok. Ancak maraton kosarken yasanan ve hep duyulan kaygi, bu gidis acaba 30'dan, 32'den, 35'den sonra  sorun olusturabilir mi? Ne de olsa 35K'da iken bile hala 7K kosmak gerekiyor ki dusuk tempo ile kosulan 7K, geride birakilan 35K zamanini toplamda kotulestirebiliyor.

25:00 ile gecilen 3. ve 4. 5K'lardan sonra 5. 6. 5K'larda, saat gibi yaklasik 25:00 ile geciliyor. 30K 2:33:14 ile gecilince hemen hesap yapiyorum. Nabiz 170'lerde, olmasi gerekenden yuksek. Kalan mesafe 12K. 3:40:00 altina inebilmek icin yaklasik 1:07:00 var. Bu tempoda kalan 12K 1 saatte kosulur ama bu tempoyu surdurmekde guc olabilir. Hala 3:30 pacer'la gidebiliyorsam demek buraya kadar cabime birseyler koyabilmisim. Bir sure daha gidebilecek gucum de var ise neden kendimi durdurayim. Yolun sag ve solundakilerde zaten oyle diyor "hadi, kos, kosun, yaparsiniz, az kaldi"

35K'ya kadar ancak takip edebiliyorum pacer'lari, nabiz 175'lere dayanip, hooooop demeye baslasa da, ben hedefin 3:40 altini cepteki 5 dakiak ile zaten garantiye almisim. kalan 7K'da hayal kirikligi yasamamak adina biraz yavaslamanin daha mantikli oldugu kararini veriyorum ya da yorulan beden, kaslar ve beyin hep bir olup beni de buna ikna ediyor.  7. 5K'yi da 25:00 ile gecip yavasliyorum. pacer giderek benden uzaklassa da hala su gibi akan bir grup icindeyim. Gecen seneden parkuru biliyorum, saga sola donusler, uzun gidisler.

Km 41, kaldi bir tik finish'e
8. 5K'yi 26:30'la gecip 40K'yi 3:25:03 ile gecerken keyfime diyecek yok. Kalan 2K'yi surunerek bile gitsem hedefime ulasiyorum. Daha dun onunde fotograf cektirdigimiz 41K tabelasina surda ne kaldi ki? Onu gectikden sonra bir sag bir sol ile Brandenbur Tor duzulugune cikip, artik kalan son enerjiyi de bosaltmakdan baska ne kaliyor geriye? Cevreden gelen alkislara, bagirti, cagirti, sevgi gosterilerine daha icten tepki verebilirim artik. Bekledikleri kisi benim. Onca yolu var gucumle kosup gelmisken kim boyle hissetmeme engel olabilir, bunu bana fazla gorebilir.

Brandenbur Tor altindan 42K'yi da gectikden sonra hoperlordan konusan spikerin, sol tarafimizdaki tribunlerde oturan seyircilere susun dedigini anliyorum. Bir sessizlik sanki onlerinde biz yokuzda bosluga bakiyorlar ama biz cosku istiyoruz, finish'e geldik artik. Saatlerdir kosuyoruz, alkisi hakediyoruz ama. Spiker haydi simdi diyince, yuzlerce seyirciden patlayan alkis ve islik sesleri oyle bir cosku veriyorki, kendimi tutamayip finishe dogru ellerimi havaya kaldirip var gucumle bagiriyorum bu sefer basardigimi. Finish'i gecerken 3:36 kusur'u okuyorum saatimde. Hala guclu hissediyorum kendimi, 1,5 sene once Antalya'da kostugum ilk maraton kadar keyifliyim. Gecen 4 ay sure zarfinda yaklasik 110 antrenmanda, yapilan 1000km'eden fazla yolun, bunun icin gosterilen sabir, harcanan zamanin karsiligini alabilmis olmak, bu cabanin bosa gitmedigini bilmek. Iste bu butun yorgunlugu alip onumuzdeki kosulara beni daha guclu ve guvenle tasiyan.

Maraton oncesi hazirlik
Maraton Fuar'indan
Finish sonrasi hep beraber

GARMIN DATA

Don gel Berlin'i
Rota Google Harita ustunde
Rota klasik harita ustunde
Pace, Elevation ve HR


Sertifika
Geoffrey Mutai (2012 Berlin Maraton birincisi, 02:04:15) imzali sertifikam

22 Eylül 2012 Cumartesi

otomobilsiz yasam

22 Eylul Otomobilsiz Yasam Gunu, Istanbul'da da Cevre ve Sehircilik Bakanligi, Kadikoy Belediyesi, Tema Vakfi ve Bisikletliler Dernegi organizasyonuyla kutlandi.

10.00'da Goztepe Parki'nda bulusan bisikletliler once Moda'ya pedallayip, sandvic ve meyve suyundan olusan kahvalti sonrasi Sahil Yolu'ndan Suadiye'ye oradan tekrar Bagdat Caddesi'nden baslangic noktasina donerek halkin ilgisini cekmeye calisti. "Arabadan In Bisiklete Bin" sloganiyla izleyenlerden alkis ve takdir topladi. 

Caddenin 3 seritli, yeni asfaltina yayilan bisikletliler gunesli gunun keyfini fazlasiyla surdu.


Goztepe'de bulusma


Moda'ya dogru

Kahvalti

Suadiye

16 Eylül 2012 Pazar

Eymir Yari Maratonu

New Balance sponsorlugunda, Yaris takvimi bu kez Ankara Eymir golu'ne cekti bizi. 10K ve 21.1K iki farkli mesafe ksomak icin yuzlerce kosucu Turkiye'nin her yerinden 16 Eylul sabahi Eymir Golu'nde bulustu. Normalden sicak, gunesli bir hava vardi o sabah. 

Berlin'e iki hafta kala kosulacak yari maraton, 4 ay suren hazirlik periodunun bir nevi testi olacakti. Amacim 1:44 pacer'i Galip Akkaya'yi takip etmekti ancak saatimi gec baslatip, hazir olmasini bekleyene kadar herkes start cizgisini gecmisti. Kosuya en son baslayip yuksek tempoyla galip'leri yakalama telasiyla nabiz atisi aniden 160'lara cikip kosu sonuna kadar da altina inmedi. 7K'da pacer'imi yakalasamda ancak 11K'ya kadar takip edebildim. Sonrasinda tempomda dustu ve 1:46 ile ancak bitirebildim.

Gol cevresinde kosmak hayli keyifliydi, iki tepe arasinda kalan gol cevresi cogunlukla golgelikti. Arada kosanlarin yanindan gecen hizli bisikletliler ve kosanlari umursamayan araclar disinda hersey mukemmeldi. 

Baslangic Alani
Start
Pacer'lar
Ve kosu baslar
Yari maratonun ilk turu
Bir yari maraton daha biterken, bende bitmisim
Happy Finishers
Eymir Golu Parkur
Yarimaraton splits