10 Mart 2011 Perşembe

06 Mart 2011, 6. Oger Antalya Maratonu, Runtalya

Gogus Numara Dagitimi
4:30’da uyandim. Heyecandan olsa gerek, o gun yasanacaklari uykuda bile dusundugumu, hesapladigimi hissettim o an. Ilk kez marathon kosmak icin start alacaktim birkac saat sonra. Tuvalete girip attim kendimi yataga yine ama heyecan girmisti kanima bir kere, tutmadi uyku bir daha. 5:45’e ayarlanan telefon ve kol saati alarmlarini kapattim cunku gerek kalmamisti. Kosu planlari gozumun onune geliyordu yatakda saga sola donerken. Oda arkadasimi uyandirmamak icin sessizce elimi yuzumu yikayip kahvalti salonuna yollandim.

Tek uyuyamayan ben degilmisim, hatiri sayilir insan hali hazirda kahvaltiya baslamis bile. Yanastim arkadaslarin masasina. Her kosu oncesi oldugu gibi misir gevregi, yulaf ezmesi, kuruyemis, muz ve az sicak sutle karistirilmis bombayi, sabah kahvaltisi olarak kahve esliginde yavas yavas indiriyorum. Tadi onemli degil, ise yarayacak ya onemli olan o. Baska birsey yemek yok, ne tatli ne tuzlu ne etli ne de otlu. Acik bufeyi arkamda birakarak odama cikiyorum.

Hazirliklar basliyor, ayak parmaklarini vazelinleyip corabi, bacak aralarini vazelinleyip sortumu, gogus uclarini bantlayip ve yine koltuk altlarini bolca vazelinleyip atletimi giyiyorum. Kucuk bir atlama, yaklasik 42000 adim atilip, kol sallanan bir kosuyu eziyet haline donusturup, butun hazirliklari bosa cikarabilirdi. Kucuk bir detay yuzunden verilen sozler, atilip tutulan laflar havada kalmamaliydi. Kosu sonrasi yenecek muz, elma, enerji bar'lar, kosu sirasinda tuketilecek jel ve icecekler, kuru giyecekleri cantaya koyup ciktim odadan.

Lobide benim gibi sabirsiz kosucular harekete hazir, otobusler kapiya dayanmis. Hava kapali ha yagdi ha yagacak modunda, doguya dogru daha kararan bulutlar gokyuzunde. Gunesli olacagina yagmurlu olsun derdim hep. Gercekten oyle olacak gibiydi.

En ondeki otobusun en on koltuguna cantami koydum. Hareket baslamak uzereydi. Birazdan herkes dolustu otobuse ve 2km mesafedeki start alanina, Antalya muze onune 5dk icinde ulastik.



Hareketliydi ortalik, sisirilmis Adim Adim balonlari.... birazdan sonup kalacaklar yagmurda maalesef. Muze onune dogru duvar kenarinda cantami actim ve son hazirliklara basladim. Vazeline devam. Yagmur hafif hafif atistirirken siginacak yer bul diyordu. Toparlandim, yagmurlugu giymeden cati altina ilistim. 


Ayni anda gok delindi ve sular sel olmaya basladi ayagimin dibinde. Catidan akan yagmur suyu ayakkabi ve coraplarimi islatirken yagmurlugu onume biraz daha indirdim, ki ayaklar kuru kalsin. Bir hayli yagdi. Ilk dalga gecince, aciga ciktim ama hala ciseliyordu. Muze binasina girdim, en azindan kuru kalabilirdim icerde. Ooooo, duyan gelmis, muze boyle gun gormus mudur acaba!!! Kosmak icin yerinde duramayan insanlar cikmaya basladi disari bir sure sonra. Belliki yagmur dinmisti.


Cantami teslim edip, isinmak icin asfalta ciktim. Muze onunden ana yola dogru 2 kez gidip geldim. 4x100m artirmami yaptim. Isinma az mi oldu acaba? Hep sorular kafada... dogru mu, yeterli mi, sonradan acisini cekmeyeyim. Birak kafani mesgul etmeyi, daha ne olsun bu sartlarda. Kenarda ihtiyac molamida verip, 15 dakika geciktirilmis starta giderken ikinci dalga sagnak yagmur geldi. Artik donus yoktu, siril siklam olsakda start verilecekti, verilmeliydi. 9:15’de start verildi. Birkac dakika gecmesine ragmen sonda kalan biz hala hareket edememistik. Yavas yavas one dogru yurumeye baslayinca anladik ki start icin olusturulan gecis hatti yagmur suyuyla dolmustu. Bileklere kadar suya dalmaktan baska ne yapilabilirdi ki? Atildik gectik hep beraber. Ne ayakkabi kuru kaldi ne de corap. Baslangicda aman aykkabiya su degmesin cabalari haybeye gitti, doldu pabuclar yagmur suyu ile. 


Yagmur devam ediyordu. Sehrin merkez caddelerine daldik, sagli sollu dukkanlar. Tek tuk insanlar var semsiyeli ya da cati altlarina siginan. 10K kosan arkadaslarla cikmistik, bir sure beraber kostuk, hizlilar one atilirken, yavas tempo tutanlar geride kaldi. Bir sure sonra finish noktasi olan stadyum sagimda idi. Onumde 4 saate yakin bir kosu vardi, dolanip firlanip buraya gelebilecek miydim? Stad sag omuzumdan geriye dogru duserken yalniz kosmaya basladim ve bu finish'e kadar devam edecekti. Kisa sure sonra 10K lideri donmus geliyordu bile. Bu ne surat kardesim.

Sagda denizi gorur gormez ruzgarida yemeye basladik. Yagmur hafiflesede devam ediyordu. Susamamis olsamda, ilk su istasyonundan bir sise su alip, agzimi islattim, bir iki kucuk yudum aldim. 10K donusunde kosanlarin cogu geriye donup ayrilinca, maratoncularinda onu ve ufku acildi. Onumde kosan az sayida insan kaldi. Sonra saga, sola donusler basladi sokak aralarinda. Bir sure sonra, ilk tanidik, daha once maraton kosan bayan arkadasi yakaladim. Hersey yolunda miydi diye sordum? Hizli baslamis. Ben 4 saat altini hedefliyordum degil mi? O zaman gorusuruzdu. Ileride su istasyonunu gozeterek ilk enerji jel’imi 45. dakikada aldim. Sonra enerji icecegi arkasina. Hepsini ictim. Yiyecek icecek tuketiminde birazda, cekinerek, ne olabilecegini bilemeden antrenman tecrubelerini uygulamaya calisiyorum, calismaliyim aslinda cunku yeni bir deneme tolere edilemez.

Sagda bir yerler hafif sisiyordu sanki icimde. Dalak mi? Dalak sagda miydi? Aman dedim, daha cok erken.

Yola devam ama ortalikda mesafe tabelasi yok, bende de mesafe olcen herhangi bir cihaz. Bir tabela yikilmisti, acaba mesafe tabelasi miydi, kaci gosteriyordu? Biraz ilerdeki hakeme sordum, ”yerde yan yatan mesafe tabelasi miydi?”. Hayir degildi, sadece kirmizi beyaz bayrak tutuyordu kacinci kilometrede oldugunu bilmeden. 

Gecen seneki parkur yol tamirati sebebiyle degistirilmis, Eski Lara yolundan ayrilip, sagli sollu sokaklara girdik yine. Donuyordum sokalari diger 2 yonu bantlarla cevrilmis, ama hedef sure icinde olup olmadigimi bilmeden. Hissediyorum tempom iyiydi ama ne kadar iyiydi? Bu gidis iyi gidis mi yoksa birazdan beni dusurecek gidis mi?

Bir sure sonra, GPS’li koca saatleri kollarinda kosan iki tanidik yuz yakaladim. Biriyle dun saunada tanismistim. Kac dedim km? Tunelde kosuyorum bilmeden. 11.66 dediler. Kronemetreli saatim 1:02 idi. Vay dedim, planlanandan 1km yaklasik 5 dakika ondeyim. Hizli gelmisim. Niye hizli geldim? Umarim sorun cikmaz, yoksa gorursun 5 dakika onde olmayi.

Yari Maraton donusune de geliyorum ama ne zamanimiz olculuyor ne de mesafe var ki tempomuzu bilelim. Aha, nihayet ayakta kalabilmis bir tabela 13km…. Hah tamam iyi gidiyorum, tempo guzel, nabiz, nefes, kaslar, kafa rahat. E git bakalim boyle.

Uzaktan davul sesi iyi gelirmis ya, aslinda bu cok uzak olmasa da hayli tempolu vuruyorlar. Bir kose daha donunce asagi dik bir yokusdan saliniyorum. O kosedeki hakeme, burdan nasil cikacagiz donuste hocam diyorum. Burdan donmeyeceksiniz diyor. Allah allah, dur bakalim ne surpriz var bize. Bir kose daha donunce, bir otelin giris sundurmasi altina siginmis 6-7 davulcu artik kulagimin dibinde vuruyorda vuruyor, tempo tutarak geciyorum yanlarindan. Tokmaklar arkada kaliyor ve kesiliyor sesler bir sure sonra.

1:30 civarinda ikinci jel’i aliyorum, arkasina bol su icerek. Surekli geciyorum birilerini. Arkadan baslamanin avantaji. Boylece motivasyonum artiyor, sagdan esen ruzgara ragmen. Ruzgar oyle ki bos su siselerini, posetleri oraya buraya savuruyor. Aman birseyler ucupda kafama dusmesin, duvar kenarlarindan yururken yasadigim korku burda da canlaniyor.

Bir sure sonra Ucretsiz Halk Plaji tabelasinin altindan geciyoruz, daha once gelmedim ama Lara plaji olsa gerek. Sagda dalgali deniz, solda bodur agaclar. Akdeniz bitki ortusu. Upuzun bir yoldayiz, her iki yandaki kaldirim, boyuna gri, ortadaki yol, enine pembe kaldirim taslariyla dosenmis. Deniz hayli dalgali, esen ruzgar plaj kumlarini ayaklarimiza savuruyor. Yagmur zaten durmus, gunesde hafif hafif kendini gostermeye basladi artik. Once hayallerle pembe taslar ustunden, sonra kaldirima cikip, duz dosenmis taslardan kosmaya basladim, daha az efor sarfederim diye dusundum. Kafaya, hesaba bak, dikine dosenen taslarda daha hizli kosulur teorisi uzerine calismam lazim. Yalniz kosan insan ne yapar, bu hesaplari yapar iste. Solda agaclar altinda, yaklasik 8 kisi, kizli erkekli kahvalti ediyor. Ruzgar ucuruyor onlari da, yiyeceklerini de. Sanki biz yokuz gibi yemekle, birbirleriyle mesguller. Hic bakmadilar bu yana, heralde onde gidenlere bakmak sikilmalarina yetmisti bile. Baska da bir canli yok etrafda.

Tempo hep ayni. Devam, ama olcemeden, sadece hissederek. Nefes, nabiz, kaslar hala rahat, dur diyen yok, yavas diyen yok, ama hizlanmaya da gerek yok diyen ben varim. Sag ayak tabanimda bir rahatsizlik var, sanirim islak coraplardan. Ayagimi oynatip rahatlatmaya calisiyorum. Sort ve atlet ruzgardan kurudu ama ayaklar hala nemli.

Ucu gorunmeyen Lara plajida bitiyor, sola donup ruzgari arkamiza alarak, bozuk asfaltli ara yola giriyoruz. Yuruyus yapan bir grupla selamlasiyorum, merhaba diyorum, hallo. Pek umursamadilar. Bu kez GPS’li bir yabanciya soruyorum mesafeyi. Ne soyledigini su an hatirlamiyorum ama tempo hedef icin hala cok iyi.

Saga 3 seritli genis, yine uzun bir yola cikiyoruz, beyaz bir otel var ufukta. Onumde sira sira dizilmis rengarenk tshirtleri ile kosanlar, kimi sagdan kimi soldan kimi ortadan gidiyor, yol tum genisligiyle onlarin. Bir sure kostukdan sonra ilerde sola donenleri gorunce, genis yolu uzunca caprazlayarak karsiya geciyorum ki pisagor'a gore daha az yol katedeyim, bu bana en az 5m kazandirir, sagolasin pisagor baba ve bunu bana ogretenler. Yol sonunda korsanlar yol veriyor bize, bereket su da veriyorlar ama biri her gelene ates ediyor. Bende yedigim kursunla sola dogru savruluyorum. Bu soytarilikdan sonra sola don ve kosuya devam et.

Bir sure sonra Alanya’ya dogru giden ana yola cikiyoruz. Oteller var ilerde sagda, burda bir miktar seyirci var, alkis tutuyorlar. Maraton donusunu yapanlarida karsilamaya basliyoruz burada artik. Serit ciftlenmesi iyi oldu. Aniden o da ne? 21km tabelasi. Tesekkurler organizasyon. Ortada bir yerde tabela var ne guzel. 1:50:27 benim saatimle. Bu cok iyi. Bu tempo devam ederse 3:45-50 arasi cepte.

Doguya dogru kosmaya devam. Donenler geliyor ama donus noktasi nerede kestiremiyorum hala epey uzak olsa gerek. Kenarda alkislayanlar, destek verenler cogaliyor, hepsi ecnebi. Kosanlar costuruyor onlari ellerini yana acarak, high five alarak, bende onlari alkisliyorum. Tanidiklar geliyor karsidan. Uzaktan isaret ediyorum, cakiyoruz ellerimizi. Biri daha. O beni gormuyor, su iciyor, atacak yer ariyor siseyi. Kolay gelsin dedigimde farkediyor.

3. jel’i 02:00 civari aliyorum kemerimde tasidigim enerji icecegi ile. Donus noktasi artik gorunuyor. Bir kere donduk mu gerisi kolay diye geciriyorum icimden. Aman birden kosanlardan biri dusuyor onumde, ayagim takildi diyor ama duz asfalttayiz. Kalkip devam ediyor. O tam bir maratoncu, duse kalka, durmadan, yilmadan, sizlanmadan devam ediyor. Donmek icin yavaslayinca hakemin sesini duyuyorum, 77 diyor biri, yaziyor oburu elindeki kagida.

Biraz onceki alkis senfonisinden bu defa ters yonde geciyorum. Yan yolda iki turist iniyor otobusden, tekerlekli valizlerini cekerek, karsiya gecmeye calisiyorlar kosanlarin hattini yarmaya calisarak. Welcome, welcome diyorum, welcome to Antalya. Tam o anda, iste bir tabela daha 26km. Saatime bakiyorum, kacti ki? Ama tempo hala cok iyi. 5:20 pace’le gidiyorum. Hala gucluyum. Gidiyorum. Cosuyorum icimden, gaz veriyorum kendime. Cok mutluyum ama gozlerim doluyor. Patlama ani. Babam aklima geliyor, o gune kadar ki hemen her uzun kosuda oldugu gibi. Keske o da gorseydi, 40'indan sonra cosma der, engel olmak icin nasihat ederdi ama gururda duyardi eminim. Aaaaah, ah. Gozyaslarima engel olamiyorum. Derin derin nefes alip, kendime gelmem lazim, daha kosacak cok yol var. Kollari yanlara salip, salliyorum, derin nefes alip patlatiyorum icimdeki havayi bosluga. Hic kosmamisim bugune kadar diyorum icimden, asil kosmak buymus, maratonun 30K sonralariymis kosmak. Keyifleniyorum bu duyguyla. Bu surede gelebildim buralara kadar, evet en onde degilim ama en azindan dune gore kendimin onundeyim. Bir aksilik cikacak diyede hala korkuyorum, gucum bir yerde tukenecek mi acaba, yavaslayacak miyim dusuncesi kafamin bir kosesinde ara sira canlaniyor.

Artik benim arkamda olup karsidan gelenleri goruyorum. Iki tanidik yuz, cakiyoruz elleri, arkada bir Adim Adim kosucusu, tanimiyorum ama onunlada vuruyoruz elleri. Birazdan baska bir arkadas dailymile’dan. Boyle kosmak daha mi iyi, hos bes oluyor giden gelenleri gordukce, gaz veriyoruz birbirimize. Birazdan birlesme noktasini gecince sadece onumde kosanlar kaliyor.

02:30 geciyor. Su istasyonu gorus mesafesinde, bir jel daha cek. Epey zorlaniyorum sortumun arka cebindeki jel’i cikarmak icin. Hay bin kunduz. Su aliyorum son anda istasyondan. Iciyorum hepsini. Bir sure sonra kirmizi tshirt’lu yabanci birini geciyorum selam vererek, ama ilerdeki hafif egimli yokusta o beni geciyor ve giderek uzaklasiyor, benim tempom dusmediki.... demek o hizlandi. Yolu acik olsun benim acelem yok.

Sehrin sokaklarina girince, ben 21-22'de iken karsidan gelip selamimi alan arkadas onumde sekerek yuruyor. Hayirdir diyorum. Bacagi cekiyormus. Talihsizlik. Mesafeyi soruyorum. 32.8 diyor, kafami one cevirince 33 tabelasini goruyorum. Aklim arkadasda kaliyor, bana da olmasin boyle birsey. Giderken su almadigim kizlarin gonlunu aliyorum o kosede. Buralar tanidik, gelis parkuruna yeniden girdik sanki. Sagli sollu donuyorum sokaklari, 1,5 saat oncede kimse yoktu hala kimseler yok etrafda. Yari maratoncularin donus noktasindayim az sonra, ama onlar cokdan donmus gitmis bile.

03:00. 5. jel’imi belimde tasidigim ikinci energy icecegi ile aliyorum. Bos siseyi kemere takmakta zorlaniyorum bu kez de. Sag ayak tabanim hala alarm veriyor ama beni hic yavaslatmadi. Siskinlik hali uzun sure once gecmisti zaten. Hic mazaret yok, yola devam. Bulutlar yogunlasiyor, yagmur tekrar hafif hafif atistiriyor olsada kosmak icin daha uygun kosullar olusmus durumda, en azindan ruzgar yok.

Uzaktan 3 adim adim tshirtlu seciyorum. Etraflarina bakarak kosuyorlar. Biraz daha yaklasinca, iki elimi agzima goturup, geliyooooorrr diye bagiriyorum. Ucu de donup bakiyor. Bekliyordum diyor, bekliyordum senden boyle birsey. Belimdeki kemeri cikarip onlara veriyorum, sen tasi ne olur, nasilsa bosaldi, biraz daha hafiflerim boylelikle. Zamanimi soruyorlar. 3:23 diyorum, 37-38K arasinda bir yerdeyiz, belki daha yakin. Tempom onlardan iyi. Uzaklasiyorum onlarin gaziyla.

Yol tukeniyor ben tukenmiyorum. Butun korkularim gecti, artik ilk marathon iyi bir zamanla bitecek baska yolu yok. 39 geciliyor. 40, 41 geciliyor. Bizden bir bucuk saat sonra start alan Yari maratoncularda geciliyor, gecilen her yol cizgisi beni finish'e goturuyor. Son kilometrelerde seni alirim diyenler yok diye dusunurken koseden 3 kisi bagiriyor. Gungoooorrrr... Heyecanla bakarken sanki sol baldirima bir cekilme geliyor, elimle tutuyorum bacagimi, el sallayamiyorum bagiranlara, aci icindeyim. 


Bacagima agri girdigi an, tesaduf fotograflara yansimis
Takiliyor biri, sen konusma cok iyi gidiyorsun diyor ama bacagim ne diyor onu bilmiyorum. Yok yok, sorun yok bereket. Olacak sey mi o kadar kos, son duzlukde kal. Hadi hadi hadi diyor bir baska arkadas.


Stadyum disinda son 400m
Stadyum girisi gorunmusken ben vites buyutup depara kalkiyorum, amma velakin stad icinde, camur olmus kosu parkuru uzerine serilen hali bataklik haline gelmis, ciddi hiz kesiyor. Biraz kenara gecip cimden basiyorum ama orasida yumusak. Son koseyide donup finish’i herkes gibi camur icinde goruyorum. Saatimi durduruyorum, kisalan ve duran adimlar sonrasi saatime bakiyorum. 3:44:39 Mutlu son bu iste.

Finish duzlugu




http://www.runtalya.com.tr/