7 Ekim 2013 Pazartesi

Kahire-Kizildeniz Bir Bisiklet Yolculugu





Seyahatnamenin yazarı Sibel Buğdaycı sıkı bir bisikletçi olmasa da, diğer birçok davete hayır diyor olmasına rağmen, biskletle yapılacak bir tura çok düşünmeden evet der. İstanbul'da yol hazırlığı sonrası uçakla gidilen Kahire Havaalanı'nda başka bir dünyadadırlar artık.

Kahire'ye yakın piramitlere yapılan ziyaret sonrası rota Nil nehri boyunca Luxor kentinedir. Demiştik ya, Sibel sıkı bir bisikletçi değildir, ilk gün Kahire trafiği, sıcak hava ve uzun süre pedallama yazarı bir hayli yorar, ama o sonraki günlerde, zorlu şartlara rağmen, bisikletle yavaş yavaş ilerlemenin ve araçlara göre daha geniş bir görüş açısına sahip olarak daha fazla detayı gözlemlemenin keyfine varır.

Güneye doğru indikçe güvenlik için yer yer polis-asker koruması altında, ya bisiklet onları ya da, bisikletleri araçlara yükleyerek, onlar bisikletleri taşır. Yol boyunca karşılaştığı doğal şartları, tarihi yerleri ve Mısır insanını anlatır yazar. 

En güneyde varılan krallar vadisi Luxor'dan doğuya Kızıldeniz'e dönen seyyahlar, deniz kıyısında Queser'e varır ve kuzeye dönerek sahil boyunca ilerleyip Hurghada'da yolculuğu sonlandırırlar.

Yazarın sade ve akıcı anlatımıyla Mısır tarihi ve günümüz aktarılırken, hayalinizdeki bisiklet seyahatleri için sizi cesaretlendirecek bir kitap ortaya çıkmış. 2011'de Kalkedon yayıncılık tarafından basılmıştır.   

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Avanos Yari Maratonu

Kirikkale'ye 200km mesafede yari maraton olurda kacirmak olmaz telkinleriyle kaydimi yaptirdim, hatta kosu sonrasi haber verseydin ben de gelirdim diyebilecek herkese haber verdim. Kimse gelmedi o baska ama "tuh bilseydim ben de gelirdim" lafini da duymadim. 

Yarislar Pazar gunu kosulur aliskanliginin aksine, 6 Temmuz Cumartesi saat 10:00'a organize edilen 1. Avanos Kizilirmak Yari maratonu icin sabah 5:00'te kalkip, kahvalti sonrasi, 6:00 gibi sabah gunesi isiginda guney doguya dogru motorun tekerlerini donduruyorum, Kirsehir uzeri Avanos 2-2,5 saatte alinir varsayimiyla. Yollar bos, tabiat uyandi uyaniyor, gokyuzu masmavi. Bazi bugday tarlalari hali hazirda bicilmis, kaysilar kirazlar toplanmis, seftaliler olgunlasma doneminde. Motorumun ustunde boyle bir ruya alemindeyim. Nispeten duz, dik olmayan tepeleri asiyorum teker teker acele etmeden.


Avanos'a 8:20 gibi inip gayri ihtiyari buldugum merkezde start  tag'ini gorunce durup gogus numarami aliyorum.  Pek tanidik yok gibi, daha cok Nigde, Tarsus, Adana masterleri. ING Bank kosu takimi buyuk bir grupla gelmis. Istanbul'dan gelen asina yuzler de yok degil. Start'a vakit varken sehir merkezini 1,5 litre su alarak dolasiyorum












Start'a az kalmisken merakli gozler altinda golgeye cektigim motorumun yaninda soyunuyorum. Park gorevlisi, isine gitmek icin arac bekleyen comlek ustasi, hicbir isi olmayan vatandasin meraki var nereli olup, nerden geldigime, ne akla hizmet kostuguma, parkurun ne olduguna dair. Samimiyetle cevap verip sakalasiyorum. Benim derdim de Anadolu'nun bu kucuk kasabasinda buyuk sehirlerde suregiden Gezi eylemleri hakkinda ne dusundukleri. Valla hokumet hakkinda verip veristiriyorlar ilgililerin dikkatine.


Kilim, comlek isciligini sembolize eden heykelin onunden aliyoruz starti. Lokasyon ve hava sartlari dusunulunce bekledigimden fazla kosucu oldugunu soylemeliyim. Birkac Afrika kokenli konulan odullerin cazibesiyle en ondeler. Sehir merkezi civarinda bir iki git gel, sokak arasi donusleri derken, Alaaddin hamami onunden gecip, biraz ilerde Kizilirmak'in iki yakasini birlestiren kopruden gecerek Goreme'ye dogru donuyoruz.




Trafigi kesilmis cevre yolunu sorunsuz gecince uzun duz asfaltta, sararmis otlar ve kahverengi tonlarda toprak renklerini gokyuzunun mavisi sariyor. Peri  bacalari nerelerde diye aranirken, ufukta sag tarafta tepeciklerin farkli sekilleri, renklerini ayirt edebiliyorum. Yaklastikca sekiller belirginlesiyor.



Solda Zelve tarafina donuse yaklasirken donusten gelen Afrika'lilar ve pesinden Turk atletler kendi saglarina donerek hafif egimli hale gelen tepeye dogru uzun adimlarla tirmaniyorlar. 



Hava sartlari dusunuldugunde, cok umursamasamda tempom fena degil. Tursitik bir gezi icin geldim buraya, kosarak geziyorum etrafi sadece. Cavusin tabelasini gormemizle solda kocaman Cavusin Kilisesi agaclar arkasindan beliriyor. Sagda buyuk bir turist grup agac golgesinde kosanlari karsiliyor, alkisliyorlar bazi bazi. Cavusin icinde bir tur atip, su istasyonu, cip kontrol noktasini gecip yokus asagi salmisken itfaiye kamyonundan kosanlara verilen dus servisini goruyorum. Acayip keyifli bir durum, ancak o sicakta kosan, kosmus olan anlar. "Imdat itfaiye, yaniyorum" diyerek keyifle, sakinmadan daliyorum suyun icine. Sudan cikan kopek gibi, etrafa su sicratarak sapur supur, sirilsiklam bir halde cikiyorum dustan.   

Geldigimiz yoldan geri, Zelve kavsagina kadar hafif inis, keyifli bir donus yapiyoruz. Donuse gidenlerin yuzlerinde ki sicaktan bunalmislik kendini belli ediyor. Birazdan dus alacaklarini bilseler daha sevkle kosarlar belki. Zelve'ye donup rampayi cikmaya baslasamda cok zorlamadan onumdekileri yakalayabiliyorum. Samsun'daki gibi en geriden baslamanin goreceli avantaji. Illaha ki onumde olup yavaslayanlar var ve onlari gecme hissi ile kendimi kandiriyor olmak bile guzel bir duygu. Artik her taraf topraktan fiskiran kucuk pramitlerle dolu. Bicakla ortadan enine kesilmis kek gibi kocaman tepeler. Kamera araclari geciyor, durup bizi cekiyorlar. Diren kameraman, diren Avanos diye gulduruyorum onlari. Birazdan jandarmayi da besliyorum ayni sloganla. Cevap vermiyorlar ama en azindan onlarda tebessumle karsiliyor.


Iste burasi, su ana kadar ki en harika dogal guzellik. Pasabayiri, bir tepeden inerken gorunuyor, onlarca peri bacasi sagimizda, biz yaklastikca yanimizdan gecip arkamiza dogru kosuyor.


...ve parkurun en yuksek noktasi. Zelve. Dogal acik hava muzesi tabelasi karsiliyor bizi. Bir kontrol noktasi da Zelve donusunde. Buraya kadar kesintisiz her 2,5K'da su istasyonu, saatime gore nerdeyse metresi metresine, yerli yerinde. her bir istasyonda 3 kisi, cevreden yardima gelen cocuklarla sicaktan bunalan kosanlara derman olmaya calisiyor. Samsun sonrasi bu ne hizmet, ikram diyorum icimden. Bu Samsun eziyeti daha dusmez dilinden diye kendi kendime guluyorum. Direnen Jandarma gunes altinda da olsa kavsaklarda bizi bekliyor. 


Zelve'yi donup Avanos'u karsimiza aldigimizda Zelve'ye kadar cikilan tepenin iniside baslamis oldu. Yaklasik 5K kalmisken dagin basinda bir itfaiye daha fiskiyesi bizi karsilamaz mi? Hobaraaa diyerek bir daha suya dalis ve iliklerine kadar islanip bir daha silkelenis. Cok eglenceliydi cok.

Rota cevre yolunu bir daha keserken, durdurulan araclar feryat edercesine kornaya basiyordu. Trafik polisleri "ne var be kardesim biraz bekle bile" deme geregini bile duymadan kosanlara hizmet derdindeydi. Aslinda trafigin bu kadar uzun sure kesilmesi hos olmamis, umarim seneye cozum uretilir. Avanos icinde bir iki sag sol ile, Kizilirmak'in baslangica gore ters yakasinda finish'e 1:50 ile bekledigimden daha iyi zamanla girip odul cantami aliyorum. Icinden cikan kitap surpriz oluyor bana. Birkac hafta once Avanoz'da yazarlar bulusmasinda tutulan soylesi notlari kitaplastirilmis. Hos bir hediye. 



Kosu sonrasi ciftlik baligi ve yerel sarap odulu. Kizilirmak ustunde gondol sefasi ise bir daha ki sefere. Olur da grup olarak gelebilirsek.


Avanos YM Parkur 

Elevasyon Profili


10 Haziran 2013 Pazartesi

Koşucu-John Parker

...Bazı sabahlar uyandığında devasa bulut kütlelerinin geriye çekildiğini ve ortaya en parlak haliyle tertemiz bir gökyüzü çıktığını görürdü. Kaygan ayakkabılarını homurdanmadan giyer ve ıslak patikada, nasıl olup da bu duruma geldiğini merak ederek, en canlı adımlarıyla serbest koşuya çıkardı. Bu, diye düşünürdü, işte bu, muhteşem. Bütün renkler, bütün yaşam, sadece ince bir su tabakasıyla örtülmüş olurdu. Kuşlar cıvıldar, mö inekler möö'ler ve Quenton Cassidy, kafasında plan namına sadece belirsizlik olan bu adam, koşunun orta yerinde kahkahalarla gülmeye başlardı.....


...Yanından geçen biri onu transta zannedebilirdi, oysa karanlığın içinde arkasında kalan fondaki tek bir detayı bile kaçırmazdı. Kışın açan çiçeklerin kokuları, yapraklarını dökmüş çıplak meşenin küstahlığı, İspanyol yosunlarının nemli biber aroması. Akşamın bu erken saatlerinde televizyonlardan yükselen saçmalıklar, akşam yemeği sesleri, çocukların gürültü patırtısı. Bir meteora benziyordu, titreşen ışıklarıyla kozmosu yararak geçen, hızından dolayı sadece silüeti görünen bir meteor. Gece, koşucunun duygularını daha da keskinleştirirdi. Yalnızlığını daha dokunaklı kılardı. Bu ıssız devinim eyleminde, hızlı olan temposunun daha hızlı görünmesini sağlar, bastırılmış bir heyecanla bir tür aciliyet duygusu yaratırdı......

...Koşu pistinde her şey siyah ve beyazdır. İnsanların çoğu bu tip baskıyı kaldıramaz. Ego somut kanıtlarla yüzyüze geldiğinde geri adım atar. Her birimiz, referanslarımızı küçük birer kimlik gibi gittiğimiz her yere yanımızda götürürüz. İşte bu yüzden sayılar bizim için çok önemlidir, bu yüzden sürekli sayılarla konuşuruz. Mesela ben dört-nokta-sıfır-üç'üm. Bu sayılar pekala da plaka gibi alnıma kazınabilir. Buradaki beyefendi, belki onunla tanışmak istersin, 27:42'dir, 13:21 olarak da tanınır....



Runner's World ''Koşuculuğa dair yazılmış en iyi roman'', Sports Illustrated, Kenny Moore ''Bir koşucunun dünyasının en iyi tasviri...'' diye yorumladıkları John L. Parker'ın Koşucu adlı romanından kısa parçalar okudunuz. Bu kısacık metinlerde dahi kendinizden, yaşadıklarınızdan, duygularınızdan parçalar buldunuz degil mi? Romanı okudukça, çok kere kendimi geçmiş antrenmanlarda, yarışlarda, dost muhabbetlerinde hayal eder buldum. Bu roman beni, sizi, düzenli koşan herkesi anlatıyor. Hissedipte sözlü ya da yazılı dile getiremediğiniz birçok duyguya tercüman oluyor, hah tam da böyle oluyor, oldu dedirtiyor okurken. 

Özgün adı ''Once A Runner'' olan roman, John Perker tarafından ''geçilen büyük sınavlar ve koşulan binlerce mile'' adanmış, Gülden Özbilen tarafından Ocak 2012'de dilimize çevrilmiştir. Tek kelimeyle ''kaçırılmamalı''.


19 Mayıs 2013 Pazar

19 Mayis Samsun Yari Maratonu

Cemalettin'in ozendirmesiyle Mart sonundan baslayarak hayalini kurmaya basladik Samsun'da 19 Mayis gunu kosmayi. Gecen sene ayni YM'i kosan Cemo, kosunun organizasyon kalitesinin beklentilerini yuksek tutmadan, pazar gunune denk gelen bu kosuya katilmanin manevi hazzi ve Samsun'da yapilacak gurme turuyla bizi ikna etti. Biz dedigim yaklasik 15 kisi cikti program ilk dile geldiginde. 19 Mayis yaklastikca 15 kisilik biz, duse duse 4'e dustu. Yadirgamiyorum, gayet dogal bir durum. Hem gelebilenler icin de iyi oldu. Kucuk grupla hareket etmek her zaman daha kolay ve az sorunlu oluyor, daha cok sey, daha az bekleme ile yapilabiliyor.

Cemo, Katibe ve Esma Cuma aksamdan Samsun'a inerken, ben Cumartesi ogleden sonra Ciftlik caddesinde bir kafede yakaladim onlari. O aksam Venn Cafe'de Samsun pidesi ve Makarna Partimizi yaptik. Hedef kosu olarak gorulmediginden, birer arpa suyunu da karbonhidrat depolama babinda mideye indirdik.


19 Mayis sabahi, Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastigi gunden tam 94 yil sonra, gece konakladigimiz Grand Atakum (tavsiye edilir) otelinden baslangic noktasi olan Kurtulus Yolu'na aracla gittik. Yol boyu, Atakum'dan sehir merkezine aldigimiz bu yol tahmini kosu parkuru da olacak. Daha Samsun uyanmamis, Cemo'nun gecen seneki tecrubelerine dayanarak kosu bitene kadar da uyanmayacaklar.

Samsun'u avcunun ici gibi bilen Cemo, bizi start'a yakin bir otoparka atti. Hazirlik yapip otopark gorevlisinden bir foto almayi da ihmal etmedik elbet. 

Sadece lisansli sporcularin kabul edildigi kosu icin yaklasik 100-120 kisi bekliyoruz.  Her nedense federasyonun duzenledigi bu kosu icin gerekli duyurular yapilip, sehir disi ve sehirdeki amator sporcular ozendirilmiyor. Hava simdiden sicak, daha da isinacak gibi. Su istasyonlarinin varligi ve yerini ogrenme cabasi sonuc vermiyor. Ne hakemler, ne de kosu takim antrenorleri kesin birsey soyleyemiyor. 5, 10, 15'de olacagi varsayiliyor. Bestelsiz'in antrenoru ASim hocamiz, sponsorlu kosulardaki organizasyonu burda beklemeyin diyor. Biz de bunu bilerek yanimiza bozuk para aldik hocam.

Start veriliyor ve odul icin kosan genc atletler one atiliyor. Biz dordumuzde, antrenman programlari ve yaris sezonu ile gecen bahar ayi sonrasi sermis oldugumuzdan, haddimizi de bilerek arkadan yavas yavas basliyoruz. Iznik'den sonra gecen 1 ay boyunca sadece 3-5 kere kosmus olan ben ilk kilometreleri ortalama 5:20-5:30 pace ile gecip, 5:00 ve altina oturup gitme planini uygulayabiliyorum. Demek antrenmansiz da kosuluyormus, hem de sicak havada. Birazdan gorecegiz ki antrenmansiz, sicak havada, susuz bile kosuluyormus.

5K'daki su istasyonundan sunger ve su alarak gectigimde artik 5:00 alti tempoyu tutmus durumdayim. Sagimizda Samsun Limani ve Amazon heykelini gectikten sonra denizde gorunur oldu. Atakum Sahili'nde kisa kostuktan sonra sola ara sokaga girip, sonra sag yaparak 3 seritli Ataturk Bulvari'na cikiyoruz. Sinop'a kadar uzanan bu yol trafige kapali, her baglanti yolunda bir polis var. O noktaya kadar olan gorevli polis sayisi, kosucu sayisini gecmis durumda. Bu guvenle yayildik 3 seride. Uzuuun yol hafif kivrimli, ucu gorunmuyor. En uzakta gorebildigim turuncu tshirt'lu arkadasi yakalarsam bana yeter diyorum icimden, ama ona gelene kadar 50m'deki beyazli, onun onundeki ikili ve daha ondeki digerlerini yakalamak lazim. Sabit tempom onlara gore daha hizli oldugundan surekli bana yalastiklarini kostukca hissediyorum.

8K'ya gelince, donusu yapan ondeki grup uzun adimlarla gelip, arkamiza dogru kosmaya devam ediyor. 10K'da da su icip, donusu 53dakika ile yapiyorum. 5 dakika sonra tekrar su istasyonuna geldigimde artik suyun kalmadigini soyluyorlar. E daha gelen 50 kisi var! Ilerde su var diyor gorevli. Iyide oraya kadar daha 5K var. Son suyunu 5K'da icen ise 10K boyunca su takviyesi alamayacak bu durumda. Birazdan Cemo geliyor karsidan, arkasindan Esma. Ilerde surpriz oldugunu soyluyorum, su istasyonunda su olmadigini ima ederek. Katibe'de geliyor, bir findik veriyor. Yol boyu aldigim tek yiyecek destegi.

Hava sicak olsa da, su yeterli olmasa da tempomu dusurmeden gidebiliyorum. Hedefledigim turuncu tshirt'lu arkadasi 15K civarinda yakaliyorum. Onu gecmisken yeni hedefler koyuyorum ondekilere bakarak. Bereket donusteki istasyonda su var. Sikayet ediyorum onlara 10K'da su kalmadigini, daha gelenler oldugunu ve suyu idareli dagitmalarini. Yol ustundeki dijital termometre 26C diyor. Dayanilmaz oldu artik, bitsede kurtulsam diye liman yanindan gecerken finishi gormeye calisiyorum. Ilk defa arkadan biri geciyor beni, ona tutunmaya calissamda nefesim yetmeyince aman ne luzum var diyerek yavasliyorum yine. Son 500m diyor kavsakta bekleyen hakem. Biraz daha adimlari uzatarak puruzsuz asfalt yolda bitiriyorum basladigimiz yerde. Kurtulus yolundan gencler cikiyor sehre dogru ortalarinda actiklari buyuk bayragi dalgalandirarak, agizlarinda "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" slogani. Biber gazi da yok mudahele de. Ilginc!!!  1:45:50 ile bitiyor kosu. En iyi YM'lerden biri hem de bu sartlarda.

Ne ani madalyasi ne de ani tshirt'u var finish'de, sadece isinmis bir su ve sagolsun bizi 2 saat finish'de bekleyen Cemalettin'in abisi. Sen koskoca atletizm federasyonu Samsun'da, Ataturk'un kurtulus savasi baslattigi sehirde, spor bakaninin secildigi yerde, 19 Mayis gunu bir kosu duzenle ve kosuculari susuz birak. Bi ugrayip giden Vali Bey'e plaket ver ama kosanlara bir ani madalyasi yaptirmayi uygun gorme.  En hafif deyimle ayipliyorum. 

Herseye ragmen, atamizin ayak bastigi yerlerde kosmus olmak, hakkiyla bitirmis olmanin keyfini yasamak ve Samsun'da bulunmak gelmemize fazlasiyla degdi kanaatine variyoruz ekipce.

Yas grubunda 2. olan Esma
Kurtulus Yolu'ndan baslayan ve Atakum'da bir yerlerden! donen rota
Nerdeyse sifir yukseklik degisimi
Ortalama pace tami tamina 5:00 :)

25 Nisan 2013 Perşembe

Iznik Ultra Maratonu


Her kosu sabahi oldugu gibi yine erken uyanip yulaf ezmeli, kuru meyve ve kuruyemisli misir gevregi kahvaltisini etmeye basladigimda sabah namazi okunuyordu Iznik'de. Saat 05:00'i az geciyordu. Hava hala karanlik, disarisi burnunu tekrar iceri cek dercesine soguktu. Yagmur ya da gunes olmasinda soguk bana islemez diyerek balkodan iceri girip 07:30'da verilecek start oncesi hazirliklara basladim. Klasik vazelinlenme disinda bacaklarimi, dizlerimi Ares bant'la bir guzel kapladim. Yol uzun, gun ne kadar uzun olacak belli degil. Her ihtimale karsi, faydasi olabilecegini dusundugum yiyecek ve kiyafetlerle dolu canta. O ana kadar kostugum en uzun mesafe olan 60K'nin iki katindan daha fazlasini yapabilmek icin uyandim ve hazirlaniyorum. Kac kilo tasiyacagim kaygisi yok. Kritik bir malzemeyi bosuna tasimak, ihtiyac duydugunda yaninda olmamasindan iyidir. Heleki ilk defa bu kadar uzun bir mesafe yapilacaksa. Yolun hemen hemen yarisinda kullanilacak ikmal malzeme cantasi da hazir. Ayakkabidan coraba, taytdan uzun ve kisa kolluya, gece kosmak icin ne lazimsa hepsinden bir tane yedegi de bu cantada var. 

Kahvalti salonunda birde sicak cay icelim derken ayni otelde kaldigimiz arkadaslarla da bulusuyoruz. Taytli kizlar ve oglanlar, bu sefer ustlerinde daha cok kiyafet ve sirtlarinda tasinacak cantalari var. Su borulari olan ya da onune arkasina tutusturulmus suluklarla cesit cesit cantalar. Eminim bircoguda benim gibi silme doldurdu, en cokda finish'e kadar tasiyacaklari yiyecekle.

Start alanina yuruyup asil kalabaliga ve renk cumbusune orda giriyoruz. Herkesin yuzu guluyor, yogun bir muhabbet. Bircogu benim gibi hayatlarinin en uzun mesafesini kosacak, ama 42, ama 80, ama 130K.

Vaktinde verilen start'la baslangic alanindaki koyu muhabbet kosucularla beraber Iznik sokaklarina yayiliyor. Hemen rota konusulmaya baslandi. Gecen sene kosanlar bilmis bilmis anlatti, nerde tepe baslar nerde biter, nerde nasil kosulmali. Baslangicla beraber ileri gidip durarak video kaydi aldim 23 Nisan cocuklari gibi kosturan arkadaslardan. 

  Start Oncesi ve Sonrasi

Benim hedef ise ertesi gun sabah finish'i gormek, ama nasil olursa olsun muhakkak gormek, cut off time'a yenilmeden, of puf etmeden, saglam, tek parca en onemlisi zinde bir sekilde 1km arkamizda biraktigimiz noktaya tam ters yonden gelebilmek.  

Hemen Iznik cikista Ozgur Patron'la zeytinlikleri parselledik, Turkiye nufusu 300milyon olunca Istanbul nasilsa buraya dayanacak. Jandarma'ya selam durup asfaltdan toprak yola girdik ve birazdan tirmanmaya baslayarak asil kosuya ve birazdan yuruyuse de gectik. Agir giden Ozgur'den ayrilip biraz ondeki Cemo ve Katibe'ye takildim bir sure. Biraz daha giderek Altan ve Itir'a sonra. Onlarin onunde daga dasa Esma diye bagiran Ozlem Nur'a, sonra da Iznik'in tecrubeli kosucusu Gozde ve Isil'a. Hepsiyle hos bes edip ayrildim. Herkes kendi ritminde kendi yoluna. Nasilsa onlar beni Narlica'da yalniz birakacaklar Soloz'e dogru. 

Ilk kontrol noktasi 13K'daki Derbent'e varmak ilk tepenin cogunu tirmanmak demekti ki yol boyu gecen muhabbet sayesinde cok hizli olmasa bile cabuk akan zaman sonrasi vardigimi anladim. KN1 Derbent'e 09:20 gibi 80K kosacak olan Suna, Kerem, Ilgaz ve kopecikle beraber girdik. Kontrol noktasini durmadan Derbent'li teyze ve cocuklara, arkadaslara selam vererek gectim.

      KN1 Derbent'e kadar

Derbent cikisindaki rampada Ozlem Nur'un aradigi Esma'yi, Ozlem Nur'dan nerdeyse 15 dakika mesafede buldum. Esma'yla beraber biraz ilerde Bakiye Abla'yla kosan Muna'yi ve Ankara'dan Elif Tepeli'yide alarak daha tempolu 42K'ya kadar beraber takildik. Birlikte ya da 50-100m mesafe farkla kos yuru 42'ye kadar bu grupla beraber gitmek hem beni yormadi, hem de bayagi eglenceli oldu.

11:15 28K'da KN2 Suleymaniye kontrol noktasinda biten suyumu koy meydanindaki cesmeden doldurup Isotonic tozla zenginlestirdim. Bir iki tuzlu fistik, puskevit, muz alip devam ettim. Suleymaniye sonrasi icim icime sigmamaya basladi, heyecandan degil gazdan. Karnimda bir karin daha tasimaya basladim nedense, bir turlu cikaramadigim gaz, ic organlarima ciddi baski yapmaya bana aci vermeye basladi. Gruptan uzaklasip yol kenarina comeldim mecburen. Biraz rahatlamistim ama ilk tepenin inisinde gruptaki herkes basip inse de basincli kap gibi sisen ben karin agrisiyla saha yavas iner oldu. Yedigim ya da ictigim her neyse azap veriyordu bana. Yine de Muskule'nin taslik yollarinda koylulere gulucuk vermeme, laf atmama engel olmadi.
KN3 Muskule

Muskule cikisi asfalta serilmis Gulsevim ve Hande fotograf cekerken, Ulkem koylu bir teyzeyi kosmaya iknaya calisiyordu. Yokus asagi duramadan devam ettim. Ana yolla kesistigimizde Jandarma, Polis, Kurtarma ekiplerinden olusan bir ordu karsiladi bizi. Burdan sonra Narlica'ya kadar asflatta grup halinde bir sagdan bir soldan kosarken hizli gecen araclara saydirmayi da ihmal etmedik.

KN4 Narlica 13:00 42K'ya vardigimda yol boyunca cocuklar, sicak corba ve kimbilir kac dakika once varmis olan Galip bizi bekliyordu. Devam edenler masaya, 42'de kalanlar madalyasini alip tribunlere. Start'da soyledigim 5 saatte 42'ye varma hedefi yolda oyalanmalar yuzunden 30 dakika sapti ama gece boyunca gidilecek zamanla kiyaslayinca 30 dakika cok buyumedi gozumde.

KN4 ve KN5, Narlica ve Soloz

Bosalan su depomu doldurup, bir iki muz alarak Bakiye Abla'yla 42'den beraber ayrildik. Gecen seneden bildigimiz ikinci tepeye vurduk kendimizi. Hizli cikma duzde rahat kosamazsin diyen Bakiye Abla'nin sesi arkamda, ben kafami gomup vurdum kendimi daglara. Icimi sikistiran gazi yokusta bile atamiyorsam nasil olacakti bilmiyorum. Tepeler o kadar yukardaki one dogru gokyuzunu gormek bile guc, ancak arkama donup yokus asagi baktigimda bulutlu gri havayi gorebiliyorum. Tislaya fislaya ciktim o uzun yokusu, sadece birkac kisiye rastayarak. Acaba herkes aldi basini gitti mi? Ayni egim, ayni tepeler olmasina ragmen gecen sene bitmek bilmeyen bu cikis o gunden kalan hatiralar ve tecrubeyle daha cekilir oldu ve bitti dogrusu. Cikista gectigim arkadaslar inise dogru  tempoyu artirinca beni geride biraktilar. Iniste bagirsaklardaki gaz daha sikisinca onumu arkami kollayip bir daha comeldim issiza. Biraz rahatlamis hafif tempoda Soloz'e dogru inmeye devam ettim. Gecen sene burda 4 tirnak birakmistim ki bu sefer yoktu o luksum. Manzaraya daha fazla mesai harcayinca asagidaki buyuuuk zeytinlik daha harika gorunuyordu. Zeytin agaclari arasindan yer yer yukselen mavi dumanlarda neyin nesiydi? Koyluler birseyler yakiyordu ama neydi. Birazdan o alana girince onu da anlayacaktim.


KN5 Soloz 15:30 gibi 60K da tamamlandi. Biraz oturayim artik. Kontrol noktasinda Aylin ve ismini bilmedigim hemsire arkadas kosucularin tansiyonlarina, genel durumlarina bakiyor. Titriyorsun dedi Aylin, tuzsuz kalmis olabilirsin, kramp var mi? Ben genelde titrerim, kramp yok ama tuz da alayim. O anda Aylin'in kendine ismarladigi tost geldi, ben de ucundan faydalanmis oldum, yanina bolca kasar peyniri ve sekerli sicak cay. Su takviyesini yapip 10 dakika gecirdikten sonra tekrar yola koyuldum. Bu noktadan sonrasi ilk defa tecrube edilecek bir rota. Saga don devam et dediler. Dondum saga devam ederken selam verdigim teyze, "baska isiniz yok mu evladim" dedi. Ben var teyzecim, baska isimiz var derken, teyzenin yaninda oturan abi "bu hobi, hobi" dedi. Icimden ne hobi ama diyerek ayrildim ve kendimi tepeden hayranlikla izledigim zeytinliklerin icinde buldum. Isaretlenmis rotada traktor lastiklerinin biraktigi derin izler, onceki gunlerde yagan yagmurlarla su kanali haline gelmis, bazi noktalarda gecilmeyecek kadar camur icindeydi. O an gecen sene burayi yagmurda gecenler aklima geldi ve bir kez daha ama bu sefer yerlere kadar egildim, burayi gecmek icin harcadiklari eforu tahmin etmeye calisarak. Benzer kabusu 4 hafta once Cekmekoy gece kosusunda 7 saat yasadigimdan az cok da tahmin edebiliyorum aslinda. Camura girmek yerine benden once gecenlerin basarak egdikleri otlari takip edip zeytinlige girmek ve paralelden  yurumek daha hizli ilerlemekdi.

Ara sira koylulere denk geliyordum, tahta merdiveni dayamis zeytin agacina, fazlaliklari buduyor. Donup bakmiyor bile yoldan gecen avarelere. Calismak varken enerjinin yollarda kosarak harcanmasina anlam vermiyor belkide. Budanan dallar nedense yurudugumuz yollara atilmis. Ustune basip gecmek dikkat gerektiriyor bazi dar alanlarda. Kul yiginlari yer yer, zeytin yapraklari seciliyor, agacin dallari ateste bitsede, her nasilsa yapraklar seklini kul halinde de korumus. Demek tepeden gordugumuz dumanin nedeni buymus.

KN6 Soloz Burnu 16:30'da 63K gecilmis oldu. Irmagin gecisinde bizi bekleyen kontrol noktasi gorevlilerini bir sure beklettim cunku irmak gecisi ayakkabi ve coraplari islatsa da soguk su yorgunlugu alan, sismeye baslayan tabanlari rahatlatan bir huzur verdiginden su icinde bir sure kalmak islanmis olmanin tedirginligini aldi goturdu.


Burdan sonra artik gole kavusuyoruz. Golun tam guneyinde Orhangazi'ye dogru olan kivrimi gecicez. Dalgalar vuruyor hafif hafif yoldan yurumek yerine gol kenarina iniyorum ama kumsal cok yumusak, ayaklarim kuma batiyor. Kisa yuruyus sonrasi traktor yoluna tekrar cikip kos yuru devam ediyorum. Birazdan gol kenarina kacamak bira icmeye gelen cocuklar etrafta jandarma olup olmadigini soruyor. Burda yok diyorum keyfinize bakin. Balik izgara tekliflerini istemeden geri ceviriyorum.

Golun guney sinirinin bitip kuzeye dondugu noktadaki Golyaka Koyu'nde arkadan Haluk Korkmazyurek geldi. Abimiz bizden buyuk ama saglik problemlerine ragmen ayni performansi gosterebiliyor. Biraz da risk alarak giriyor bu uzun mesafelere ama ne ailesi ne de kendi bu delikanliyi durduramiyor. Golyaka'yi gecince Organgazi'ye uzanan yay tam onumuzde ne zaman sonuna gelecegiz diye ha kosuyoruz ha yuruyoruz. Onumuzde 5-6 kisi araliklarla dagilmis mesafe degismeden gidiyoruz. Haluk abiyle bu is yapilacaksa en iyi mesafenin yari maraton oldugu fikrini paylasiyoruz, bu degilde bundan sonra boyle yapalim diyoruz. Bakalim bir daha nerde karsilasicam Haluk abiyle.

KN7 Ornekkoy'e Dogru

KN7 Ornekkoy 18:00'de 75K gecilerek variyorum. Dusundugumden 30-45 dakika once vardim dogrusu. Aylin yine orda. Sanirim bu ucuncu KN bizi karsiladigi. Ben iyiyim ama Haluk abi dinlense iyi olabilir. Julien ustunu degistiriyor, Ozlem Nur etrafinda. Bagirsak sorunlari yasayan Renay oturmus. Parkurun 75'den 80'e cikarilmasini, 5K daha gitmesi zorunluluguna soylenip duruyor. Buralarda beni karsilayacak arkadaslarla telefonla konusuyor bir yandan da ikmal cantasindaki daha kalin kiyafetleri giyiyorum, yiyeceklerimi duzenliyor, islanan corap ve ayakkabilari degistiriyorum. O sirada Fedai Kurtul el sallayarak kontrol noktasini terk ediyor. Ona yetiseyim diye masada biraz atistirip yola koyuluyorum. KN'den cikar cikmaz yol kenarindaki isaretleri gorup devam ediyorum. Kosmaya devam, birkac kisi gecerken Ozgur'le telefondayim nerdesiniz nerdeyim diye. Asfalti karsiya gecip kaldirimdan, dokuma fabrikalari onuden gecip koseyi donuyorum. Tanimadigim bir arkadas sen burda ne ariyorsun, KN7'den ayrilman lazimdi diyor. Ne, nasil? Burasi 80K rotasi, biz Orhangazi merkeze gidiyoruz, siz 75K'dan ayrilip gol kenarindan devam ediyorsunuz. O anda neye ugradigimi sasiriyorum, kosedeki polise geri donup soruyorum. O da onayliyor. Elim ayagim bosaliyor. Bugune kadar yapmadigim bir hatayi en uzun mesafemde yapmis olmak moralimi bozuyor. Ozgur'u arayip durumu anlatiyorum, meger o bana soylemis rotalarin ayrildigini, ama nerde nasil... Bezgin bir sekilde yuruyerek geri donerken 80K'cilar geciyor asfalt yolun karsisindan. Bir sure sonra arkadaslarla da yolumuz kesisiyor. Gunes batmak uzere, gun boyu saklandigi bulutlar arkasindan cikmis bizi isitiyor. Ozgur, Cemo, Galip ve Katibe'yle bulusmak, kisa muahbbet, onlarin iyi dilekleri beni guclendiriyor. verdikleri agri kesiciler gece boyunca cok isime yarayacak, hatta agri kesicilerin ayak agrilarimi kesemez hale dahi gelecegim.




Orhangazi Bulusmasi

Klasik soylem, yapacak birsey yok, geri donup kendi rotama giricem. Onde giden Ilgaz hemen arkasinda Suna Kerem'de durumuma uzuluyor ama sans dileyerek geldigim yone dogru kendi finish'lerine gidiyorlar. Birazdan o koseye variyorum ki 80K rotasina giren bir almani da ben ceviriyorum. Demek bu noktada hata yapmis olmak sadece bana mahsus degilmis. Qatar'da yasayan Stefan'la kisa muahbbet edip hazir hala gucum varken kosayim diyorum. Kalan 55K boyunca yer yer karsilasiyoruz Stefan'la.

KN7 Muhabbetleri ve Sonrasi

KN8 Anacayiri 19:30'da 80K'yi geciyorum. Son 5K rotadan sapma, KN7'de verilen molayla tam 1,5 saat surmus. Anacayiri anayolun kenarinda Jandarma ve organizayon gorevlilerinin bekledigi bir nokta. Hava kararmak uzere birazdan tshirt'u cikarip kalin kiyafetimi ve reflektif yelegimi giyerek Ilica'ya varmak icin sabirsizlaniyorum ancak tarlalar icindan arasindan yer yer camur icinden gecerken yurume hizindan otesine pek gecemiyorum. Arkamda Stefan var ama onumde kimse var mi acaba? Fedai Kurtul ucup gitmistir, KN7'de ben cikarken bekleyen Julien ne yapti acaba? Boyle boyle gezintiye devam ederken karanlikda coktu, tepe lambasini yakmak sart oldu.

Gecen Cekmekoy gece kosusunda ilk defa tecrube edip cok yipranmama ragmen cok zevk almistim. Hava iyice kararinca tepe lambasini kapatip rotanin duz yol oldugu bolgelerde biraktim kendimi karanligin kucagina. Ayak seslerim kus ve kurbaga seslerine karisiyor. Bir de tiiizzzt tizzzt diye bagiran bocekler. Ay tepede yarim halde, yildizlar var ama zifiri karanlik denir ya o iste. Ay isigindan yansiyan zeytin agaclarinin golgesi ve onumde giden benim golgem. Tepe lambami tekrar acip rotadan emin olup yine kapatiyorum. Sagim solum dipsiz kuyu sadece gokyuzundeki ay ve yolumu gosteren dallardan sarkan beyaz seritler dikkatimi cekiyor. Birazdan yol bitip zeytinlige girince ne luzum vardi diyorum kendimce. Zeytinlik surulmus toprak cok yumusak, bastigim yer dagiliyor yurumek bile zor hale geliyor. Dallardan sakinmak icin egilerek geciyorum. Neyseki rotayi gosteren cokca serit var yoksa rota buradan gecirilmez derim.


Ara sira asfalta yaklasip arac seslerini duyuyorum, hah biraz asfalta cikip kosarim derken tekrar donuyorum sirtimi ve rota beni daglara dogru cekiyor. Tabanlarim sizlamaktan attigim her adim beni zorlamaya basladi. 2 tane agri kesici dahi ise yaramiyorsa dah fazla zorlamamak lazim. Kulakligimi cikarip muzik dinleyim diyorum biraz, belki motive eder. Rock Fm cok cizirtili, Besiktas'in maci yorumlaniyor, birisi kuran okuyor soylevlerle, cistak FM'lerde cumartesi gecesi sallaniyor. Turkuler caliyor bir kanalda, orda duruyorum. Daglar diyor taslar diyor ulasamadim yarim diyor. Ikinci bosalmayi biraz sonra yasiyorum. Ilki Soloz'e inerken olmustu. Kulakligin teki takili diger kulagim acik 2-3 saat boylece gidiyorum radyo istasyonlari esliginde.

KN9 Ilica 22:15'de 95K'da tamamlaniyor. Kontrol noktalari listesinde yazan Ilica (kaplica) noktasinda kocaman, buharlari tuten, acik bir kaplica havuzu oldugunu oraya gelmeden tahmin edemezdim. Havuz icindekilerin keyfine laf atinca davet ettiler ama ne mumkun. Finish burda olsa en krali olurdu ama daha gidecek 35K en azindan 6 saat var. Ilica'da ayakkabilari cikarip tabanlarimda sizlayan yerlere jelimsi plaster yapistiriyorum, neyseki almisim yanima. O bolgede yasayan yabanci bir abla ile muhabbet ediyoruz gece kosusu uzerine. Hic yapmamis ama istiyormus o da. Aman diyorum muhakkak yapin. O zaman baska bir boyutunu yakalarsaniz kosma keyfinin. Su takviyesi yapip tuzlu birseyler yiyerek ayriliyorum.

Tekrar zeytinliklerdeyim, saga don, sola don ayni manzara. Bazi isaretlerin reflektorleri cikarilmis, bazilari sokulup atilmis, hatta bazilari asili oldugu dala oyle dolanmiski gormek hayli zor. Oyle bir noktada parkurdan cikip 500m gidip geri donuyor ve rotaya tekrar giriyorum. Buralarda kaybolmak daha vahim gece korunde. Biraz daha yuruyunce buyuk bir su kanalinin paralalelinde duz toprak yolda kosar hale geliyorum artik.

KN10'a dogru Karanlik

Boyalica nerde kaldi derken asfalta yaklasiyorum. O noktada bekleyen jandarma kosarak yanima geliyor ve yolun solundan kosmam icin uyariyor. Kac km var diyorum Boyalica'ya. 3 bilemedin 3,5 diyor. Daha cok varmis diyince, 130 yaninda birsey mi ki diyerek beni avutuyor. Tepe lambami yanip sonen moda alarak karsidan gelen arac trafigine dogru asflattan kosuyorum. Arac farlarinda kalan ileride iki golge goruyorum yol kenarinda. Onlar yuruyor gibi cunku aradaki 500m mesafe giderek azaliyor. Yanlarina gelice Julien ve tanimadigim bir arkadas oldugunu anliyorum. O ana kadar yasadiklarimizi paylasiyoruz, bende enerji varken kosayim diyorum ve ayriliyorum. Hemen onlerinde Mike Friedl'i geciyorum. Az sonra yol kenarinda bekleyen aractan iceri Boyalica'ya donmem isaret ediliyor.

KN10 Boyalica 24:00'de 103K'da devriliyor cumartesi gunuyle birlikte. Tuzlu sicak corba iciyorum iki kap, ilki daha iyiydi ama bu corba kalan yolda bana can verecek. Patates cipsi yiyip cay kalmadigindan kahve iciyorum. O anda Stefan geliyor. Corbasina ekmek dograyip yiyor o da. Su takviyesi yapip koyuluyorum yola. Artik bir an once bitsin moduna girmeye basladim. Boyalica'yi cikip asflata geldigimde jandarma yon gosteriyor yine. Karsiya gec tarlaya gir. Abi biraz kosaydik asfaltta. Iznik'e de nerdeyse 10km filan var asfalttan, ama bizim daha 27K kosmamiz lazim. Kalan yol boyunca hep bunu sorguladim ve kizdim organizasyona. 130 olmayaydi da gecen sene gibi 126 olaydi hatta asfalttan gidip 120'de bitireydik. 120'de az degil ki... Vardir bir bildikleri diyerek zeytinlikleri arsinlamaya devam etmekten baskada care de yok, cogu bitti azi kaldi nasilsa.

Git git git, don don don derken hic ummadigim bir yerde Jandarma dag yolunda araciyla debeleniyordu. Nerden nasil gelebilmislerse artik oraya. Geldigim yol camur muydu? Evet. Hersey yolunda miydi? Evet. Arkada kac kisi var? Bilmiyorum. Kolay gelsin. Dikilitas'a az kaldi derken onumde iki isik gordum. Hareket eden, saga sola donen bu isiklar olsa olsa ya el fenerleriydi ya da iki tepe lambasiydi. Onlara yaklasinca tepe lambami sondurdum arkalarindan tempolu yurumeye basladim. 15m kalmisti ki lambamin dugmesine basmamla donmeleri bir oldu. Birbirimize bakarken tepe lambalarinin kuvvetli isigi gozumuzun icinde, karsidaki tanimlanamaz durumdaydi. Sen kimsin diyenin Mustafa Ucbilek oldugunu cikardim ama yaninda ki kimdi? Ben Gungor dedim, sen kimsin arkadas diyince Alper kimligini beyan etti. Meger biraz once kaybolmuslar donmusler geri. Hatta Alper 75K'da benim yaptigim hatayi yapip Orhangazi finish'e kadar gitmis. Kafamiz gitti be Gungor dediler, yav benim popo gitti ne diyorsunuz dedim. O kadar sizliyor ki surtunmeden yara oldu heralde dedim. Ikisi de bayagi usumus, bereket bende yok o sorun. Ustumde 3 kat giyecek var ve tahmin edilen 2C hava sicakligi beni bozmuyor. Uzaktan Dikilitas'daki jenerator sesini duyunca, hah ustune oturur isinirsiniz dedim. Gule oynaya vardik ki Dikilitas'a, gercekten bir Dikilitas var. Zeytinlikler ortasinda bildiginiz dikili bir tas.

KN12 Dikilitas 03:00'da 120K goruldu. Dikilitas aydinlatilmis, dibine bir cadir kurulmus ve ufo isitici acilmis. Hemen sarildi Alper ve Mustafa battaniyelere, yanasti isiticiya. Birazdan Stefan da geldi. Ben biraz tikinip, cay icip ayrilirken, Mustafa: "hadi git git sanki birinci olucan" dese de, benim derdim bir an once bitirip dikey pozisyondan yataya gecmekti.

Yola tekrar koyuldugumda biraz usudugumu hissettim. Indirdim sirt cantami yagmurlugumu da giydim. O anda Stefan yanimdan gecti gitti. Demek Dikilitas'da fazla beklememisti o da. Kalan yolu beraber kosalim diye bastim arkasindan ama mesafe cokda kapanmadi. Ilerden sola donup gittigini gordugumde yanlis yola saptigini fark ettim. "Heeeey" diye bagirdim arkasindan, durdu kafa lambasinin isigi bana dogru dondu, "this way" diyerek kolumla isaretlerin agaclardan sarktigi yone dogru gosterdim. Uzaktan thanks dedigini duydum. Bu sefer ben onu beklemeden devam ettim ve bir daha da onu gormedim. Duz, temiz, toprak yolda iyi tempo tutmustum. Ara sira arkami donup baktigimda kimseyi goremedim. Asfalta yaklasinca, iyi dedim icimden kosmaya asfalttan devam edebilicem ama rota yine dondurdu beni ters yone. Iznik'in sari isiklari gokyuzunu aydinlatirken, ben ona, o bana cok yaklasmisken, Iznik'e degil, yola yaklastikca, yine rota beni tersine yonlendiriyordu. Yol daralip, taslik olmaya baslayinca karanlikta kosmak riskli hale geldi  ve ben tempolu yurumeye devam ettim. Bir yandan da arkami kontrol ediyordum ama kor karanlikda hareket eden bir isik da secemiyordum. Bu arada Katibe telefon edip beni karsilayacagini ne zaman varacagimi sorunca, 30 dakika olsa gerek dedim. Nihayet ara asfalt bir yola cikip, artik bu yol Iznik'de biter diye dusundugumde kosmaya yeniden baslamistim. Orhangazi-Iznik asfalti ile kesistigimde, karsidan Zabita araci geldi ve beni arkasina takip, onumde devriye yapmaya basladi. Kendimi onde giden maraton kosucusu gibi hissettim bir an. Arac ara sokaklarda sag sol yapinca kosup yetistim ve onlari mi takip etmeliyim diye sordum, cunku sehir aydinliginda isaretleri gormek zordu. 500m kaldi gayret dediler.  Katibe'yi aradim 500m kalmis dedigimde ne cabuk geldin dedi hayretle. Hatta birazdan gol kenarina cikip, tempolu otelin onunde kosarken, o da daha yeni cikiyordu. Arkamdan geldi gecti finish'e dogru. Son duzlukte hala tempo artiracak gucum olmasi hosuma gitti. Bazan izdirap veren ama daha cok keyifle, her ani bir sonraki adimlarin hesabiyla, ozellikle karanlikta bir bilinmezlik icinde gecen 21 saatlik yolculuk finish duzlugunde hala enerjik olup, yol bitti ama ben bitmedim duygusuyla girebilmek icindi. Finish'e yaklasirken yurumeye gecip "bu kadar kosmak yeter" oldu agzimdan dokulen ilk kelimeler. Tebrikleri ve madalyami aldigimda tabanlarimdaki agri ben burdayim dedi, bacaklarim, sirtimdaki canta, soguk hava, ac karin hepsi burdayim dedi.










19 Mart 2013 Salı

Cekmekoy Gece Kosusu

16-Mart Cumartesi gecesi Cekmekoy ormanda ilk defa uzun gece kosusu yapmaya hevesleniyordum ki Persembe gununden itibaren yagmur yagmaya ve hava sicakligi dusmeye basladi. Oyleki Cuma gecesi Istanbul'un yukseklerine kar dahi yagdi. Cumartesi de gun boyu yagmur yaginca Cekmekoy ormani camur deryasina kesin donmus olmaliydi. Evden ormana dogru bakarken aksam kosusuna gidip gitmemek arasinda gidip geliyordum. Verilmis soz, organizator Bakiye Duran ablaya karsi hissettigim sorumluluk adina gitmem gerektigine karar vererek cantami hazirlayip ustume kosarken ve sonrasinda giyecegim kiyafetleri de kat kat gecirip ormana dogru yurumeye basladim. Kosuya ve hava sartlarina isinmis olmak adina 3-4K'lik mesafeyi yurumek daha mantikliydi.

Ormana yaklastikca ciseleyen yagmur kara donustu. Iki gun once 17C'de gunes altinda terlerken hafta sonu kar yagabilir tahminine hadi canim demistim. 



Baslangic noktasina vardigimda Bakiye abla ve ekibi cadirlari kurmus baslangic icin herseyi hazir etmisti bile. Cadir altina siginip donuste giyecegim kuru kiyafetleri uzerime giydigim katlardan cikararak ikinci bir cantaya koyarak, emanete biraktim. Kosarken yanima almam gerekenlerle er meydanina cikip kosu icin gelmeye baslayan ve sartlara bakinca sayilari bir hayli yuksek olan cesur yureklerle muhabbete daldim. Kiyafetler, cantalar, yelekler ustundeki reflektorler kafa fenerleri altinda isil isildi. Herkes siki sikiya giyindiginden los isik altinda taninmayacak haldeydi denebilir. 



Saat 22:00'de planlandigi gibi start aldik. Yaristan cok bir antrenman kosusu oldugundan onden kaptirmak yerine, daha cok ayni tempoda kosanlar ilk kilometreler grup olusturmaya bakti. 200m onde giden birkac kisi ilk hatayi 2. km'de yaparak saga donulmesi gerekirken dogru giderek yapti. Soylediklerine gore ATV kullanan arkadas onlari yaniltmis. 5K'da bizi yakaladiklarinda anladik durumu. 

Baslangictan beri onde olan yaklasik 15 kisilik grubun kuyrugunda, rahat tempoya ayak uydurmaya calisarak gecti. Bu ekip surekli trail antrenmanlari yapan, saglam maraton, ultra maraton kosan arkadaslardi. Ne zaman kopacagimi cok dusunmeden 12K'ya kadar onlara dayanabildim. Sonraki birkac kilometre onlarin arkasina dusen 3 kisiye tutunmaya calissam da, onlar da birakti gitti. Arkadan gelen kimsede olmayinca 15K'da zifiri karanlik icinde  kalakaldim. 

Ekipten kopup yalniz kalinca, cevreme dikkat etmeye isaretleri daha cok ayirt etmeye basladim. Startdan beri kar yagmaya devam ediyor, tepe baslarina ciktikca buna sis de ekleniyordu. Camura suya batmamak, serseri bir tas ya da dala takilmamak icin surekli 5m onume bakiyor, arasira yoldaki reflektif isaretleri gormek icin kafami kaldirip ileriyi de gormeye calisiyordum. Issiz ormanda bu sekilde kosmak gerekiyormus dedim icimdem. O an baska birseyin farkina vardim ki kafa fenerimin aydinlattigi mesafe kadar bir tunel icinde kosuyor gibiydim ama tunelin ucu hep karanlik. Gittikce uzayan saga sola kafayi cevirdikce o yone dogru uzayan bir tunel. Tuhaf bir his. Tempoyu ayarlamakda guc, cunku ileride tepe mi var, inis mi, yoksa uzun bir sure duz mu gidecegim onu da goremiyorum. Bir de acaba cevreden vahsi bir hayvan ya da bir kopek cikar mi korkusuyla kulaklar hep cevreyi dinliyor. Adim ve nefes sesim otesi cok birsey duymasamda, sanki bir cit sesi duyunca hemen o yone bakiyorum. 

Bir suredir reflektif isaretlerden cok onden kosanlarin camurda biraktiklari adim izlerini takip ettigimin farkina varinca iyi ki butun gece yagmur kar yagmis diyorum. 20K'da degisik bir zemini gecerken ayakkabilara yapisan camur, her bir adimi 1'er kiloya cikarsa da, kaybolmak daha cok seye malolabileceginden iyi ki yagmur yagmis da dedim. 

Yagan kar sayesinde hava yumusak, sadece camur degil romatizm de diz boyuydu. Bir an gokyuzunde simsek cakiyor sanmama sebep, meger kafa fenerinin onunden belli aci ve mesafede gecen kar tanelerinden gozume flas gibi yansiyan isikmis, ki bunu birkac kez ayni seyin tekrar etmesinden sonra anlayabildim. 

28-30K civari isaretleri takip ediyor olmama ragmen hep ayni yerden geciyor, daire cevresinde donuyorum hissine kapildim. Sola ya da saga donuyor, arac lastiklarinin actigi ve dolan suyla kanallar haline gelmis camur deryasinda debelenip duruyordum uzun suredir. Kisa bir film donuyordu sanki. Bir an durdum. Onume, arkama, sagima soluma baktim. Ne bir ses, ne de isik. Kafa fenerimin aydinlattigi kadar bir dunya ve buhar olup ucusan nefesim ve sesi var. Isaretleri takip etmekten de baska care yok. Donuyor olsam da illaha ki arkadan gelen biri beni yakalar, boylece bu girdaptan cikabilirdim. 30K'da olmasi gereken su istasyonunu bir turlu  varamayinca iyiden bosuna dondugumu dusunuyordum ki, sola dondugumde karsima cikan tepeyi bu gece ilk defa gordugumu farkedip, tamam dedim yol dogruymus. Tepeyi tirmalarken, aslinda buradan ikinci defa gectigimi animsadim. Gecen sene gunes altinda 60K ultrada tirmandigim bu tepe ya da daha dogrusu duvar yine tam karsimdaydi. 

Benden once burayi patinaj yaparak cikanlarin ayak izleri onlarinda zorlandigini soyluyordu. Dik cikmak yerine capraz yurumek yavas olsa da daha kolaydi. Attigim hemen her adimla 1 ileri, kayarak yarim geri gidiyor gibiydim. Moonwalk'du bu. Cumartesi aksami gece klubunde yapilan moonwalk dansiydi bu.

Tepeyi asinca 32K'da su istasyonunda titreyen Bakiye abla ve iki arkadasi karsilayinca rahatladim. Kaybolmusluk hissi ve neden burdayimda Taksim'de degil kaygilari da kayboldu. Cok hizli gidiyorsunuz dedi Bakiye abla. Yok dedim uzun suredir yuruyorum zaten, kosanlar onden kostu gitti zaten. Daha yavas dedi, saga asagi, 200m sonra sola. Bundan sonrasi kolay. 

Su tedarigi yapip, soluklandiktan sonra hafif asagi egimli yolda kosmaya basladim. Daha cok yuru biraz kos yaptiktan sonra arkamdan duydugum sese donunce, 50m arkamda kafa fenerinin isigi doldu gozlerime. Yanimdan selam deyip kosarak gecen arkadasa ugurlar olsun dedim. Biraz ilerde o da yurumeye baslayinca kostum yakaladim. Dailymile grubundan arkadasmis ama o gece tanisma firsati oldu. Birlikte kostuk yuruduk uzun sure. O da loop'a girdigini sanmis 30K civari. 

Ordan burdan konusurken parkurdan 500m kadar cikmisiz. Geri donup dogru yolu bulduk. Ha geldik ha gelecegiz derken yine parkurdan cikmisiz ama nerden ne kadar ciktik belli degil. Hele bir tepe indik ki geri donmek hic akillica degil. Ustelik yolda reflektif olmasa da isaretleme var. Ama burasi gecen sene 60K'da gectigim yerler, ustelik surdaki evlerden tufekle ates ediyorlardi o zaman. O yuzden cok iyi hatirliyorum, cunku serseri kursundan kacmak icin daha hizli kosmustum. Yerde ayak izleri de var. Onlar da bizim yaptigimiz hatayi yapmis olamaz mi? Cunku bizim onumuzde en az 10 kisi olmasi gerekirken burdan ancak 2 kisi gecmis, derken arkadan 2 kisi daha geldi ve kosarak gecti. Birini cantasindan hatirladim, onde kopup giden gruptandi. Onlarda sapmisti parkurdan demek, hem de daha fazla. Yanlis olsa da burasi da bizi finishe goturur dediler. Geriye donmektense var olan isaretleri takip etmek boylece daha mantikliydi. 

Bir sure sonra reflektif isaretleri gorunce dogru parkurla kesistigimizi anladik ama saatim 45K'yi hali hazirda gosteriyordu ve finish'den eser yoktu. 1-2K daha gitmistik ki biraz once bizi gecen 2 kisi birini daha bulmus ondeki uzun tepenin yuzunden bize sesleniyordu. "Dogru yol neresi burda isaret yok". Tam o sira sola dogru cikan tepenin her iki yaninda parlayan isareti gorunce geri donun parkur burasi diye seslendik. O tepeyi de tirmalayarak cikinca artik gece karanligi da olsa tanidik yerler finishe cok az kaldigini gosteriyordu.

200m kala finish'i gorebildigimde kucuk bir hareketlenme basladi. 6 saat 50 dakika sonra, sabah ezani vakti, "gelen var" diyordu finish'de bir siluet. Alkislamaya basladi benden once bitiren kosucular ve gece boyu bekleyen organizasyondan arkadaslar. Ates etrafina toplanmislardi, buyur ettiler beni de. Odun atesinde pismis corbadan koyup verdiler hemen, cok iyi geldi. 3 tane semaver gozume ilisti, kahvalti masasi ayrica. Bes yildizli otel haltetmis bu sartlarda. Kuru kiyafetleri giyip yumuldum yiyeceklere. Karnimi doyunca ancak gozlerim acildi, bilincim yerine geldi.





Kosu boyunca anlik pismanliklar, yasadigim tecrubeyle kiyaslaninca ileride unutulacak detaylar olarak kalacakti. Iyi ki gelmisim dedim eve donus yolunda. Yagan kar, yagmur, sis, ruzgar, camur sartlari zorlamis olsa da her biri tuzu biberi oldu bu farkli lezzetteki kosuda.          

45K parkur 
48.5K 'lik benim kostugum parkur
Yukseklik Profili
Katilimci ve dereceleri
1=Bahadır İŞSEVEN=5. Saat 39’00’’
2=Kemal BALCI =5 sat 39 ‘ 10’’
3=Alessia De Matteis =5 saat 43 ‘ 00’’
4=Kerem YAMAN = 5 saat 43 ‘ 00’’
5=Aykut ÇELİKBAŞ = 5 saat 42 ‘ 00’’
6=Hüseyin HAŞHAŞ =5 saat 42 ’ 05 ‘’
7=Gürhan AKDAĞ = 5 saat 42 ‘ 10’’
8=Özgür TETİK = 5 saat 43 ‘00’’
9=Mustafa SAKA =5 saat 53 ‘00’’
10=Julien STERN =5 saat 54’00’’
11=Ufuk ÖZTÜRK = 6 saat 23 ‘00’’
12=Güngör ÇAYGÖZ = 6 saat 50 ‘00’’
13=Bünyan AŞIK = 6 saat 50’00’’
14=Bahadır TUNCAY = 6 saat 50 ‘00’’
15=Tarık GÜRSES = 6 saat 50 ‘00’’
16=Adem SUCUOĞLU = 6 saat 51 ‘00’’
17=Emel SEÇER = 6 saat 59 ‘00’’
18=Kaya KARAYEL = 6 saat 59 ‘ 00 ‘’
19=Gencay GENÇER = 6 saat 59 ‘ 10 ‘’
20=İbrahim EFİLTİ = 7 saat 16 ‘ 10 ‘’
21=Atilay ÜNAL =7 saat 16 ‘ 15 ‘’
22=Sezai ALTUNDAŞ = 7 saat 37 ‘ 00’’
23=Ilgaz KURUYAZICI = 7 saat 37 ‘00’’
24=Suna ALTAN = 7 saat 37 ‘00’’
25=Yüksel AKTİ = 7 saat 53 ‘00’’
26=Erol TİMUÇİN =7 saat 59 ‘00’’
27= Ahmet SARIKOÇ = 8 saat 41 ‘00’’
28=Tekin KURAL = 8 saat 41 ’10 ‘’
29=Murat POLAT = 9 saat 46 ‘00’’
30=Yücel BİLİCİ = 9 saat 45 ’05 ‘’
31=Ali EKBER ÇAKMAK = 9 saat 27 ‘00’’
32=Bilal GÜL = 9 saat 35 ‘00’’
33=Haki GÜNGÖR = 10 saat 35 ‘00’’
34=Selçuk OĞUZTÜRK = 10 saat 35 ‘00’’
35=Çiğdem ÖZCAN = 10 saat 37 ‘00’’
36 Cenk DURMAZ =10 saat 37’00’’
37= Mestan HATİPOĞLU = 30 km koştu.
38= Uğur TAŞDEMİR = 20 km koştu.